Uluslararası arenada gerilim tavan yapmış durumda. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin İsrail'e yönelik olarak, Gazze'deki işgali sonlandırması için verdiği 30 günlük kesin süre, nihayet doldu. Ve tahmin edin? Tel Aviv yönetiminden çıt yok. Sessizlik, adeta gürültülü bir cevap gibi yankılanıyor.
Oysa ki BMGK'nin kararı hiç de hafife alınacak cinsten değildi. Üye ülkeler, neredeyse tarihi sayılabilecek bir uzlaşıyla, İsrail'in Gazze'deki askeri varlığını derhal sonlandırmasını ve bölge halkının yaşadığı insani dramı durdurmasını talep etmişti. Fakat İsrail, bu çağrıyı görmezden gelmeyi tercih etti – tıpkı daha önceki birçok uyarıda yaptığı gibi.
İnsani Durum Alarm Veriyor
Peki ya sahada durum ne mi? Vallahi, içler acısı. Sürenin dolmasıyla birlikte, bölgedeki insani kriz katlanarak büyüyor. Temel ihtiyaç maddelerine erişim neredeyse imkansız, sağlık altyapısı çökmüş durumda ve siviller için güvenli bir alan kalmadı desek yeri var. Uluslararası insani yardım kuruluşları, yaşananları 'korkunç' olarak nitelendiriyor ancak somut bir çözüm üretmekte zorlanıyorlar.
BM yetkilileri, İsrail'in bu kayıtsız tutumunun sadece bölgesel değil, küresel sonuçları olabileceği konusunda uyarıyor. Diplomatik kanallar hâlâ açık olsa da, Tel Aviv'den anlamlı bir adım gelmemesi, tansiyonu iyice yükseltmiş durumda.
Sırada Ne Var?
Milyonlarca insanın aklındaki soru bu: Peki şimdi ne olacak? BMGK kararları bağlayıcıdır, evet. Ancak İsrail'in bu kararı açıkça görmezden gelmesi, uluslararası hukukun ne yazık ki ne kadar zayıf kalabildiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Konsey, şu an için yeni yaptırımlar veya diplomatik baskı mekanizmaları üzerinde çalışıyor olabilir. Fakat somut adımlar atılana kadar, Gazze'deki insanlar için her geçen dakika daha da değerli hale geliyor.
Dünya, İsrail'in bir sonraki hamlesini ve BM'nin bu meydan okumaya nasıl yanıt vereceğini nefesini tutarak bekliyor. Bu sessizlik, kimilerine göre fırtına öncesi sakinlikten başka bir şey değil.
