
Dünya liderleri kürsüde sırayla konuşurken, aslında çoğu zaman aynı şeyleri söylüyorlar—diplomatik nezaket adına, keskin kenarları törpülenmiş kelimelerle. Ama bugün, New York'taki BM Genel Kurulu'nda öyle bir ses yankılandı ki, duvarların bile titrediğini hissettiniz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, mikrofona yaklaştığı an, odadaki havanın değiştiğini herkes fark etti. O artık sadece bir devlet başkanı değil, adeta yaralı bir bölgenin, mazlumların sesiydi.
Gazze: İnsanlığın Sınavı
«Gazze'de yaşananlar bir savaş değil; bu bir insanlık krizidir!» diye haykırdı Erdoğan. Ve ekledi: «Dünya bu zulme seyirci kalamaz. Sessiz kalanlar, zalimlere ortak olur.»
Salonda çıt çıkmıyordu. Kimi delegeler gözlerini kaçırıyor, kimi ise bu çıkışı onaylarcasına başını sallıyordu. Belki de uzun zamandır BM'de duyulan en dürüst, en insani konuşmaydı bu.
Filistin İçin 3 Büyük Hamle
Peki nedir bu hamleler? İşte detaylar:
- Diplomasi Ofisi Kurulması: Türkiye, Filistin meselesini uluslararası arenada sürekli ve etkin şekilde gündemde tutacak özel bir diplomasi ofisi kuracak. Bu ofis, sadece devletlerarası ilişkileri yürütmeyecek, aynı zamanda insani yardım koordinasyonunu da üstlenecek.
- BM Reform Çağrısı: «BM artık adil değil!» diyen Erdoğan, örgütün yapısının baştan aşağı değişmesi gerektiğini vurguladı. Vetoların insanlık suçlarını örtbas etmek için kullanıldığını söylerken, salondaki bazı daimi üye temsilcilerinin yüz ifadeleri görülmeye değerdi.
- Acil İnsani Yardım Seferberliği: Türkiye, Gazze'ye yönelik insani yardımların önündeki tüm engellerin kaldırılması için bir seferberlik başlattı. İlk uçakların önümüzdeki hafta yola çıkması planlanıyor—tabii izin çıkarsa.
Bunlar sadece bir açıklama değil, somut adımlar. Ve Erdoğan'ın dediği gibi: «Artık lafla peynir gemisi yürümüyor.»
Küresel Tepkiler ve Sonraki Adımlar
Konuşmanın ardından sosyal medya adeta patladı. #KüreselVicdan etiketi altında binlerce paylaşım yapıldı. Kimi Erdoğan'ı desteklerken, kimi bu sözlerin arkasının gelip gelmeyeceğini sorguladı.
Ancak şu bir gerçek: Türkiye, Ortadoğu'daki bu kanlı satranç tahtasında sadece bir piyon olmayı reddediyor. Artık oyun kurucu olmak, hatta belki de oyunun kurallarını değiştirmek istiyor.
Peki ya sonra? BM'deki bu çıkış, aslında daha büyük bir stratejinin sadece ilk adımı. Türkiye, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği ile koordineli şekilde hareket ederek, uluslararası kamuoyunda daha güçlü bir baskı oluşturmayı planlıyor.
Belki de Erdoğan'ın en çarpıcı cümlesi şuydu: «Bizim için Filistin davası, bir toprak meselesi değil, bir insanlık meselesidir. Ve insanlık, bugün Gazze'de ölüyor.»
Bu sözler, New York'taki o devasa cam ve çelik binanın duvarlarında yankılanırken, dünya bir kez daha kendi vicdanıyla yüzleşmek zorunda kaldı. Acaba bu sefer gerçekten bir şeyler değişir mi? Ya da değişmek zorunda kalır mı?