Tam seksen yıl önce, dünya savaşların yarattığı enkazın üzerinde yeni bir umut filizlendirmişti. Birleşmiş Milletler işte o umutla doğdu. Şimdi, sekiz onyıl sonra, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan bu kritik kuruma dair çok konuşulacak bir mesaj geldi.
Dünya liderleri BM'nin 80. kuruluş yıl dönümünü kutlarken, Erdoğan'ın kelimeleri adeta diplomasi arenasında yankılandı. "Küresel barış ve istikrar" diye başladığı konuşmasında, aslında hepimizin bildiği ama dile getirmekte zorlandığı gerçekleri masaya yatırdı.
Adaletsiz Yapıya Sert Eleştiri
Şu acımasız gerçeği kabullenmek zorundayız: BM'nin mevcut yapısı, 21. yüzyılın dinamiklerine ayak uyduramıyor. Erdoğan'ın da altını çizdiği gibi, "dünya beş ülkeden ibaret değil." Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri dünyanın kaderini belirlerken, geri kalan 188 ülke ne olacak?
İnsan hakları ihlalleri, silahlı çatışmalar, yoksulluk... Tüm bu sorunlar karşısında BM'nin etkinliği tartışılır hale gelmişken, Türkiye'nin sesi bu kez daha gür çıktı. Reform şart! Ama nasıl?
Türkiye'nin Vizyonu: Kapsayıcı ve Adil Bir Sistem
Cumhurbaşkanı'nın mesajında en çarpıcı noktalardan biri de -her zamanki gibi- "Dünya 5'ten Büyüktür" söylemiydi. Bu sadece bir slogan değil, uluslararası sistemde köklü bir dönüşüm çağrısı aslında. Türkiye, BM'nin daha kapsayıcı, adil ve temsile dayalı bir yapıya kavuşması için mücadele ediyor.
Peki bu reform sürecinde Türkiye'nin rolü ne olacak? Erdoğan'ın mesajına bakılırsa, oldukça aktif. Zira Türkiye, BM bünyesindeki faaliyetlerde her zaman ön saflarda yer aldı. Barışı koruma operasyonlarından insani yardım çalışmalarına kadar pek çok alanda somut katkılar sundu.
Geleceğe Dair Umutlar ve Endişeler
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in "Gelecek Zirveler" girişimi aslında bu reform ihtiyacının resmi itirafı gibi. Erdoğan da bu sürece tam destek verdiğini açıkça belirtti. Ancak şu soru zihnimizi kemirmeye devam ediyor: Dünya liderleri bu tarihi fırsatı değerlendirebilecek mi?
Ukrayna'daki savaş, Filistin'deki insani kriz, iklim değişikliğinin yıkıcı etkileri... Tüm bu küresel sorunlar, BM'nin ne kadar hayati bir rol oynadığını gösteriyor. Ama aynı zamanda mevcut sistemin yetersizliklerini de acımasızca ortaya koyuyor.
Cumhurbaşkanı'nın mesajı, Türkiye'nin uluslararası arenadaki duruşunu bir kez daha netleştirdi. Daha adil bir dünya düzeni için mücadele edeceğiz - bu sadece bir politika tercihi değil, ahlaki bir zorunluluk artık.