Dünya sahnesinde adeta bir deprem yaşanıyor. Filistin devletinin tanınması meselesi, artık sıradan bir diplomatik hamle olmaktan çıktı. Kimilerine göre bu, İsrail'e karşı kullanılabilecek en güçlü kozlardan biri. Peki gerçekten öyle mi?
Son dönemde İrlanda, İspanya ve Norveç'in attığı adımlar, domino taşı etkisi yarattı. Birdenbire herkes bu konuyu konuşur oldu. Aslında bakarsanız, bu hamleler İsrail'in Gazze'deki saldırılarına karşı bir tepki olarak görülüyor. Sanki uluslararası toplum, "Artık yeter!" diyor.
Diplomasinin Soğuk Savaşı
Ortadoğu'da işler hiç bu kadar karmaşık olmamıştı. Bir yanda İsrail'in güvenlik endişeleri, diğer yanda Filistin halkının self-determinasyon hakkı. İşin içinden çıkılmaz gibi görünüyor değil mi? Ama görünen o ki, diplomasi masasında yeni bir oyun oynanıyor.
Filistin devletinin tanınması, İsrail açısından tam anlamıyla bir kabus senaryosu. Neden mi? Çünkü bu tanıma, İsrail'in elindeki kozları bir bir alıp götürüyor. Uluslararası arenada meşruiyet sorunu yaşayan İsrail, giderek daha fazla yalnızlaşıyor.
Peki Ya Sonrası?
Tanıma kararlarının ardından neler olacak? Aslında bu sorunun cevabı hiç de basit değil. Bazı uzmanlar, bu hamlenin İsrail'i masaya oturmaya zorlayacağını söylüyor. Diğerleri ise tam tersine, bölgedeki gerilimi daha da artıracağı görüşünde.
Şu kadarını söyleyeyim: İsrail için durum giderek içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Uluslararası baskılar artıyor, diplomatik izolasyon derinleşiyor. Adeta bir satranç tahtasında, hamle sırası İsrail'de gibi görünüyor.
Ancak unutmamak gerek ki, diplomasi her zaman sürprizlerle dolu bir alan. Bugün imkansız gibi görünen, yarın gerçek olabilir. Filistin meselesi de tıpkı diğer uluslararası sorunlar gibi, zamanın ruhuna göre şekilleniyor.
Son tahlilde, tanıma kararlarının ne kadar etkili olacağını zaman gösterecek. Ama şurası kesin: Ortadoğu'nun siyasi haritası, bir daha asla eskisi gibi olmayacak.