
Dünya sahnesinde bugün, kelimelerin ağırlığını bir kez daha hissettiren bir konuşmaya tanıklık ettik. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, mikrofonu eline aldı ve sesi, New York'taki BM Genel Merkezi'nde yankılanırken, dinleyen herkeste derin bir etki bıraktı. Uluslararası Filistin Halkıyla Dayanışma Günü için bir araya gelinen o önemli toplantıda, Guterres'in sözleri diplomatik nezaketin ötesine geçerek adeta bir insanlık dersi niteliğindeydi.
"Filistin halkının kendi devletlerine sahip olma hakkı..." diye başladı cümlesine ve ardından gelen vurgu her şeyi anlatıyordu: "Bu bir ödül değil, tartışmasız bir biçimde temel bir haktır." Evet, tam olarak böyle ifade etti. Bu sadece siyasi bir pozisyon değil, aynı zamanda ahlaki bir zorunluluktu onun için. Sanki uzun süredir devam eden bu krizde unutulan basit bir gerçeği hatırlatıyordu dünyaya.
Çatışmanın Acımasız Yükü
Konuşmasının devamında, bölgedeki durumu "insanlık dışı" olarak nitelendirmekten çekinmedi. İsrail-Filistin çatışmasının yarattığı yıkımı gözler önüne serdi. Guterres, özellikle Gazze Şeridi'ndeki insani durumun ne denli vahim olduğunun altını çizdi. Halkın temiz su, gıda, barınak ve en basit sağlık hizmetlerinden bile yoksun bırakıldığını anlattı. Savaşın sadece binaları değil, umutları da yerle bir ettiğini hissettiren bir tonla konuştu.
Ve sonra, belki de en kritik çağrısını yaptı: "İnsani bir felaketin eşiğindeyiz. Bu çatışmanın derhal durması gerekiyor." Bu sözler, sadece bir diplomatın değil, insanlık adına endişelenen bir bireyin yalvarışı gibiydi.
İki Devletli Çözümün Geleceği
Guterres, kalıcı barışın tek yolunun hâlâ iki devletli çözümden geçtiğini ısrarla vurguladı. İsrail'in güvenliği tanınan sınırlar içinde garanti altına alınırken, Filistinlilerin de bağımsız, egemen ve yaşayabilir bir devlete kavuşması gerektiğini söyledi. Bu olmadan, bölgede kalıcı bir huzurun hayal olduğunu ima etti. Üstelik, uluslararası toplumu bu hedefe ulaşmak için somut adımlar atmaya ve daha kararlı olmaya davet etti. Beklemeye tahammülümüz kalmadığını, her geciken günün yeni acılar getirdiğini belirtti.
Toplantıda dikkat çeken bir diğer nokta ise, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Komitesi Üyesi Dr. Kadri Ebu Yunus'un da bir konuşma yapması oldu. Yunus, Guterres'in çağrılarına destek verirken, İsrail'i "soykırım" yapmakla suçladı. Filistin halkının maruz kaldığı zulmü en sert ifadelerle kınadı. Bu konuşma, BM çatısı altında iki tarafın perspektifinin ne kadar uçurumlarla ayrıldığını bir kez daha gözler önüne serdi.
Özetle, Guterres'in bu çıkışı sıradan bir diplomatik açıklamanın çok ötesine geçti. Adeta, uluslararası hukukun ve insan haklarının temel prensiplerini hatırlatan, üzerinde düşünülmesi gereken bir manifesto gibiydi. Filistin meselesinin artık siyasi manevraların bir nesnesi değil, insanlığın ortak vicdanına bırakılması gereken bir mesele olduğunu haykırıyordu. Dünya bu sözlere kulak verecek mi? Cevabı zaman gösterecek.