
Dünya Müslüman Alimler Birliği'nden gelen ses bu kez gerçekten farklıydı. Adeta zamanın ruhuna dokunan, vicdanları harekete geçiren bir çağrıydı bu. Filistin'de yaşananları tarif etmek için kelimelerin yetersiz kaldığı o açık mektup, uluslararası diplomasinin sessizliğini bozmayı hedefliyor.
Belki de en çarpıcı olanı, İsrail'in Gazze'deki eylemlerini 'soykırım' olarak tanımlamalarıydı. Bu kelimeyi kullanmakta tereddüt etmediler - ki zaten etmemeleri gerekiyordu. Ortada insanlığa karşı işlenmiş suçlar varken, dilin inceliklerine takılmak kimsenin haddi değil.
Uluslararası Topluma Sert Eleştiri
Mektupta en dikkat çeken bölümlerden biri, uluslararası toplumun ikiyüzlülüğüne yapılan vurguydu. Birleşmiş Milletler'in Filistin halkını korumakta yetersiz kaldığı açıkça ifade ediliyor. Şu soru akıllara düşüyor: Acaba dünya liderleri bu insanlık dramını gerçekten görmüyor mu, yoksa görmek istemiyor mu?
Müslüman Alimler Birliği'nin üyeleri - ki aralarında dünyaca tanınan ilahiyatçılar ve akademisyenler var - bu sessizliğin artık kabul edilemez olduğunu belirtiyor. İnsan hakları ihlalleri göz göre göre devam ederken, uluslararası kuruluşların pasif tutumu eleştiriliyor.
Acı Gerçekler ve Rakamlar
Sayılara bakınca insanın içi acıyor. On binlerce masum insan hayatını kaybetmiş, yüz binlercesi yaralanmış. Hastaneler, okullar, ibadethaneler - hedef alınmayan neredeyse hiçbir yer kalmamış. Bu rakamlar sadece istatistik değil; her biri bir insanın, bir ailenin, bir hayatın hikayesi.
Mektupta özellikle vurgulanan bir diğer nokta, çocukların durumu. Savunmasız, masum çocukların bu çatışmada en ağır bedeli ödediği belirtiliyor. Gelecek nesillerin travması şimdiden başlamış durumda.
Çağrı ve Çözüm Önerileri
Peki ne yapılmalı? Birlik, acil olarak şu adımların atılmasını talep ediyor:
- İnsani yardım koridorlarının derhal açılması
- Sivillere yönelik saldırıların durdurulması
- Uluslararası hukukun uygulanması için somut adımlar atılması
- BM'nin etkin bir şekilde devreye girmesi
Aslında bunların hepsi temel insani gereklilikler. Savaş hukukunun bile öngördüğü asgari standartlar. Fakat görünen o ki, bazı taraflar için bu standartlar bile lüks sayılıyor.
Sonuç Yerine
Dünya Müslüman Alimler Birliği'nin bu çağrısı sadece bir mektuptan ibaret değil. Bu, insanlığın vicdanına yapılmış bir çağrı. Unutmamak gerekir ki, bir yerde zulüm varsa ve ses çıkarmıyorsak, aslında zulme ortak oluyoruz.
Belki de mektuptaki en önemli cümle şuydu: 'Bu artık siyasi bir mesele değil, bir beka meselesidir.' İnsanlık olarak neyi seçeceğimiz - suskunluk mu yoksa adalet mi - hepimizin ortak kaderini belirleyecek.