
Uluslararası ilişkilerde nadiren görülen bir hukuki deprem yaşanıyor. Güney Afrika'nın İsrail'i soykırım suçlamasıyla Uluslararası Adalet Divanı'na taşıması, adeta diplomasi dünyasında atom bombası etkisi yarattı. Türkiye'nin de açık destek verdiği bu dava, Lahey'deki görüşmelerle dünyanın gündemine oturmuş durumda.
Olayın teknik detaylarına bakacak olursak -ki gerçekten karmaşık bir dosya- Güney Afrika, İsrail'in Gazze'deki operasyonlarını 1948 Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ne aykırı bulduğunu iddia ediyor. Dosyayı inceledim de, ciddi hukuki argümanlar içeriyor. Kim bilir, belki de uluslararası hukuk tarihinde bir dönüm noktası olacak.
Türkiye'den Beklenen Destek Açıklandı
Dışişleri Bakanlığımızın yaptığı yazılı açıklama, duruşumuzu net şekilde ortaya koydu. Türkiye... Evet, tam da beklenildiği gibi, Güney Afrika'nın başvurusuna destek verdiğini resmen duyurdu. Bu karar, aslında Türk dış politikasının Filistin meselesindeki tutarlılığının bir yansıması.
Bakanlık açıklamasında şu ifadeler dikkat çekici: "İsrail'in Gazze'deki operasyonlarının uluslararası hukuk ihlali oluşturduğuna dair güçlü kanıtlar bulunmaktadır." Oldukça net ve sert bir dil kullanılmış. Diplomasi dili için bile epey keskin ifadeler bunlar.
Uluslararası Toplumun İkilemi
Batılı ülkelerin tepkisi ise -şaşılacak bir şey yok- genellikle İsrail lehine. Amerika ve Avrupa Birliği, İsrail'in kendini savunma hakkı olduğu yönünde açıklamalar yapıyor. Ancak işin ilginç tarafı, bu sefer durum o kadar net değil. Uluslararası insani hukuk uzmanları arasında ciddi tartışmalar dönüyor.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'nin verilerine göre, Gazze'deki sivil kayıplarının oranı inanılmaz boyutlara ulaşmış durumda. Rakamlar o kadar yüksek ki, uluslararası hukukta "orantısız güç kullanımı" kriterlerini tartışmaya açıyor. İnsan hakları örgütleri neredeyse günlük raporlarla durumun vahametini belgeliyor.
Sonuç olarak, bu dava sadece bir hukuki süreç değil. Aslında uluslararası sistemin adalet anlayışının bir testi. Lahey'de verilecek karar, sadece İsrail-Filistin meselesini değil, tüm uluslararası hukuk sistemini etkileyecek nitelikte. Dünya, adaletin gerçekten tarafsız olup olmadığını görmek için bekliyor.