
Birleşmiş Milletler'in Cenevre'deki o görkemli salonunda, Venezuela'nın Dışişleri Bakanı Yvan Gil'in sesi adeta duvarları titretti. Öyle bir an yaşandı ki, delegelerin nefesini tuttuklarını hissedebilirdiniz.
"Bu artık bir savaş değil, sistematik bir yok etme politikasıdır!" diye haykırdı Gil, kelimeleri her hecede giderek güçlenerek. Gazze'de olup bitenler için 'soykırım' tabirini kullanmakta hiç tereddüt etmedi - ki bu, uluslararası diplomasi arenasında oldukça güçlü bir itham.
Uluslararası Topluma Sert Eleştiriler
Gil'in konuşmasının belki de en çarpıcı yanı, Batılı ülkeleri hedef alan keskin diliydi. Şöyle devam etti: "Bazı güçler, insan haklarından bahsediyor ama Filistinliler söz konusu olduğunda gözlerini kapıyorlar. Bu ikiyüzlülük tarih tarafından asla affedilmeyecek."
Venezuelalı bakan, İsrail'in işgalci politikalara son vermesi gerektiğini vurgularken, ses tonundaki öfke gerçekten hissediliyordu. "Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkı artık tanınmalı" diye ısrar etti.
BM'nin Sessizliği ve Venezuela'nın Tepkisi
Aslında olan biten, Venezuela'nın daha geniş bir uluslararası stratejisinin parçası. Güney Amerika ülkesi, son yıllarda Filistin davasına verdiği desteği sürekli artırıyor - bu da onu Batı karşıtı söyleminde önemli bir aktör haline getiriyor.
Gil'in konuşması sırasında salondaki bazı delegelerin rahatsız olduğu açıktı. Kimi kağıtlarıyla oynarken, kimi de bakışlarını kaçırıyordu. Venezuela'nın bu çıkışı, BM İnsan Hakları Konseyi'nin 55. oturumunun belki de en tartışmalı anlarından biri olarak kayıtlara geçti.
Peki ya sonra? Bu sözler eyleme dönüşecek mi yoksa diplomasinin arşivlerinde kaybolup mu gidecek? Gil'in dediği gibi: "Tarih bizi yargılayacak - harekete geçmeyenler de bu yargılamadan payını alacak."