Heyecan dolu bir eylül sabahı, üniversite koridorları yeniden hayat doluyken, AK Parti'den genç sanatçı adaylarına dokunan bir mektup ulaştı. Çiğdem Karaaslan - evet, o enerjisiyle tanıdığımız isim - kaleme aldığı satırlarla adeta bir sanat manifestosu yayınladı.
Düşünsenize... Tuvalin başında geçirilen o ilk gece, heykelin son dokunuşu ya da piyanoda çalınan o mükemmel akor. İşte tam da bu anlar için yazılmış bir mektup bu.
Sanatın Kalbinden Yükselen Ses
Karaaslan'ın sözcükleri öyle sıradan bir 'hoş geldiniz' mesajı değil. Daha ziyade, bir ustanın çırağına fısıldadığı sırlar gibi. "Sanat," diyor mektubunda, "toplumun ruhunu yansıtan en saf ayna." Ve bu aynayı tutacak ellerin - sizlerin - ne kadar kıymetli olduğunu anlatıyor satır satır.
Aslında her şey çok basit: Bir ülkenin kültür haritasını çizenler, o ülkenin sanatçılarıdır. Karaaslan da tam bunun altını çiziyor. Ama öyle bürokratik bir dille değil, samimi, içten, hatta zaman zaman duygusal bir dille.
Yaratıcılığın Sınırlarını Zorlayın!
Mektupta dikkat çeken detaylardan biri de - ki bence en önemlisi bu - gençlerden beklentiler. "Gelenekle moderni buluşturun" diyor Karaaslan. "Anadolu'nun binlerce yıllık kültür birikimini, çağdaş sanatın diliyle harmanlayın."
Şöyle bir düşünün: Dünya hızla değişirken, sanat da bu değişimin tam kalbinde yer alıyor. Dijitalleşme, yapay zeka, metaverse... Tüm bu kavramlar sanatın yeni sınırlarını çiziyor. İşte tam da bu noktada, genç sanatçı adaylarına "yenilikçi olun" çağrısı yapılıyor.
- Özgün eserler üretmek
- Yerel değerleri evrensele taşımak
- Teknolojiyi sanatla buluşturmak
- Topluma ilham vermek
Bunlar sadece birer madde değil, adeta gençler için bir sanat manifestosu.
Peki Ya Gelecek?
Karaaslan'ın mektubunda en çok etkilendiğim kısım - itiraf edeyim - gelecek vurgusuydu. "Sizler," diyor, "Türkiye'nin kültür diplomasisinin en güçlü temsilcileri olacaksınız." Ve haklı aslında. Sanat, sınırları olmayan bir dil çünkü.
Resim, müzik, heykel, tiyatro... Hangisi olursa olsun, her biri dünyaya açılan birer pencere. Gençlerin bu pencerelerden bakarken hem kendi kültürlerini unutmamaları, hem de evrensel değerleri içselleştirmeleri isteniyor.
Zor bir denge belki ama - sanırım hepimizin bildiği gibi - en güzel sanat eserleri tam da bu dengeden doğuyor.
Sonuçta... Yeni dönem başlarken, genç sanatçı adaylarına verilen bu destek sadece siyasi bir mesaj değil. Daha çok, bir neslin sanatla buluşma hikayesinin başlangıcı. Ve kim bilir? Belki de bugünün güzel sanatlar öğrencileri, yarının dünya çapındaki sanatçıları olacak.
Heyecan verici değil mi?