Tam beş yıl önce bugün, Türkiye'nin kalbi İstanbul'da tarihi bir dönüm noktası yaşandı. Ayasofya Camii, adeta bir uykudan uyanırcasına, yeniden ezan sesleriyle doldu. O anı hatırlayanlar için hâlâ tüyleri diken diken eden bir andı bu.
Bir asrın ardından gelen özgürlük
86 yıl boyunca müze olarak hizmet veren bu eşsiz yapı, 24 Temmuz 2020'de aldığı kararla cami statüsüne kavuştu. Kimileri için beklenen bir adımdı bu, kimileri içinse tam bir sürpriz! Ancak şüphe yok ki, Türkiye'nin kültürel hafızasında derin izler bıraktı.
O gün sabahın erken saatlerinde binlerce kişi Sultanahmet Meydanı'na akın etti. Sanki herkes tarihe tanıklık etmenin heyecanını yaşıyordu. İlk namaz öncesi meydanda oluşan kalabalık, adeta bir insan denizini andırıyordu.
Mimari bir şaheserin dönüşümü
Ayasofya'nın hikayesi aslında çok daha eskilere dayanıyor. 537 yılında kilise olarak inşa edilen bu muhteşem yapı, 1453'te camiye çevrilmişti. Cumhuriyet döneminde müzeye dönüştürülmesi ise tartışmaları hiç bitmeyen bir konu olmuştu.
Restorasyon çalışmaları sırasında ortaya çıkan mozaikler ve İslami hat eserleri, bu mekanın nasıl bir kültürler mozaiği olduğunu gözler önüne seriyor. Belki de tam da bu yüzden, Ayasofya her dönem gündemde kalmayı başarıyor.
Peki bu kararın ardından neler değişti? İşte bazı gözlemler:
- Cami içinde yapılan düzenlemelerle ibadet için uygun hale getirildi
- Ziyaretçi sayılarında ciddi bir artış yaşandı
- Uluslararası arenada hem olumlu hem de olumsuz tepkiler aldı
- Yerli turistlerin ilgisinde belirgin bir yükseliş görüldü
Bugün Ayasofya, hem bir ibadethane hem de tarihi bir hazine olarak varlığını sürdürüyor. Sabahın erken saatlerinden gece geç vakitlere kadar hem ibadet edenlerin hem de ziyaretçilerin uğrak noktası olmaya devam ediyor.
O tarihi günü yaşayanlar için unutulmaz bir anı olarak kaldı. Belki de en önemlisi, Ayasofya'nın yeniden canlanan ruhuydu. Çünkü binalar da tıpkı insanlar gibi, gerçek kimliklerine kavuşunca bambaşka bir enerji yayıyorlar.
