Fütühat-ı Mekkiyye'yi Çatır Çatır Okumanın Sırları: Tasavvuf Edebiyatına Yeni Bir Bakış
Fütühat-ı Mekkiyye'yi anlamanın yolları

Düşünün bir kere - koca koca ciltler dolusu bilgelik, asırlardır insanlığa ışık tutuyor ama bir o kadar da ürkütüyor okumaya cesaret edecekleri. İbn Arabi'nin Fütühat-ı Mekkiyye'si tam da böyle bir eser işte. 'Zor' diye kenara mı itiyorsunuz? Durun hele!

Önce şunu kabul edelim: Bu kitap normal bir roman değil. Sayfalarını çevirirken kendinizi bazen kaybolmuş hissedeceksiniz - ki bu aslında iyi bir işaret! Tasavvufun labirentlerinde dolaşırken kaybolmadan ilerlemek mi olur?

İşte Size Pratik Tavsiyeler

  • Küçük lokmalar halinde okuyun: Bir oturuşta yüz sayfa mı? Hayır efendim! Günde bir bölüm, hatta bazen bir paragraf bile yeter. Sindire sindire...
  • Yanınızda sözlük bulundurun: Arapça terimler kafanızı mı karıştırıyor? Endişelenmeyin, ilk okuyuşta herkes öyle hisseder. Zamanla aşina olacaksınız.
  • Not alın: 'Aaa çok güzelmiş' deyip geçmeyin. Kendi yorumlarınızı kenara karalayın. Belki bir gün o notlarınız kitap olur!

Bazıları diyor ki 'Önce şerhlerle başlayın'. Bence tam tersi! Önce metnin kendisiyle yüzleşin, sonra yorumlara bakarsınız. Neden mi? Çünkü İbn Arabi'nin sözleriyle doğrudan temas kurmak bambaşka bir deneyim.

Okurken Kendinizi Nasıl Hazırlamalısınız?

Sabah kahvenizi alıp koltuğa kurulduğunuzda 'Hadi bakalım Fütühat' demekle olmuyor bu iş. Önce zihninizi boşaltın - telefonu bir kenara bırakın mesela (zor biliyorum!). Belki hafif bir ney sesi eşliğinde...

Şimdi itiraf zamanı: İlk denememde ben de anlamadım çoğu yeri. Ama pes etmedim. İkinci okuyuşta bazı kapılar aralandı. Üçüncüde? İşte o zaman 'Ah, demek buymuş!' dedirten anlar yaşadım.

Son bir tavsiye: Eserin tarihsel bağlamını araştırın. 13. yüzyıl Endülüs'ünü anlamadan İbn Arabi'yi anlamak, İstanbul'u yağmurlu bir günde şemsiyesiz dolaşmaya benzer - ıslanırsınız!