Mardin... Sadece bir şehir değil, adeta zamanın durduğu, medeniyetlerin iç içe geçtiği büyülü bir diyar. İşte bu kadim şehir, geçtiğimiz günlerde unutulmaz bir festivale ev sahipliği yaptı ve gördüğü ilgi gerçekten nefes kesiciydi.
Kültür Yolu Festivali derler ya - öyle sıradan bir etkinlik değil, tam anlamıyla bir kültür şöleni. Günlük 30 bin ziyaretçi! Bu rakamı duyduğumda ilk tepkim "Yanlış duydum herhalde" oldu, itiraf edeyim. Ama gerçek, hem de capcanlı bir gerçek.
Tarihin Kalbinde Bir Festival
Mardin'in o daracık, taş döşeli sokakları normalde zaten bir hayli kalabalık olur. Ama festival günlerinde öyle bir insan seli oluştu ki, neredeyse yürümekte zorlanıyordunuz. Her köşebaşında farklı bir sanat performansı, her meydanda ayrı bir kültür hazinesi.
Festival alanına ilk adımınızı attığınızda sizi neyin karşılayacağını tahmin etmek mümkün değil. Bir yanda bin yıllık taş işçiliğinin izlerini taşıyan binalar, diğer yanda modern sanatın en güzel örnekleri. Bu tezat değil aslında, tam bir uyum - Mardin'in ruhuna uygun bir sentez.
Rekor İlginin Arkasındaki Sır
Peki insanlar neden bu kadar akın etti? Bence cevabı basit: Mardin zaten büyülü bir şehir, bir de üzerine böyle bir festival eklenince dayanmak mümkün değil. Yerli turistlerin yanı sıra yabancı konuklar da hayli fazlaydı. Onların gözlerindeki hayranlık gerçekten görülmeye değerdi.
Festivalde neler yoktu ki? Geleneksel el sanatları atölyelerinden canlı müzik performanslarına, yöresel lezzetlerden tarihi söyleşilere kadar her şey düşünülmüş. İnsanlar sadece izlemiyor, aynı zamanda deneyimliyordu. Belki de sırrı buydu - pasif izleyici olmaktan çıkıp aktif katılımcı olma fırsatı.
Bir Şehir Nasıl Canlanır?
Mardinli esnafın yüzündeki gülümseme her şeyi anlatıyordu aslında. Festival sayesinde şehrin ekonomisi de ciddi bir canlanma yaşadı. Oteller doldu taştı, restoranların önünde kuyruklar oluştu, hediyelik eşya dükkanları adeta nefes alamadı.
Şehrin yaşlı sakinleriyle konuştuğumda, "Yıllardır böyle bir kalabalık görmedik" diyorlardı. Aslında bu sadece bir festivalin başarısı değil, aynı zamanda Mardin'in kültürel zenginliğinin hak ettiği değeri görmesiydi.
Festival alanında dolaşırken fark ettim ki, insanlar sadece eğlenmek için değil, bir şeyler öğrenmek için de gelmişti. Tarih meraklıları, sanatseverler, fotoğraf tutkunları, yemek kültürüne ilgi duyanlar... Herkes için bir şeyler vardı.
Gün batımında Mardin Kalesi'nden şehre baktığınızda, festival alanının ışıkları ve insanların coşkusu gerçekten büyüleyici bir manzara oluşturuyordu. Bu görüntü tek kelimeyle - muhteşemdi.
Peki bu başarı nereye gidiyor? Umarım bu festival geleneksel hale gelir ve Mardin her yıl bu kültür şölenine ev sahipliği yapar. Çünkü bazı şehirler kültürü sadece sergilemez, yaşatır da - Mardin işte o şehirlerden biri.
