
Ankara'nın göbeğinde sessiz sedasız büyüyen bir dev var: Millî Kütüphane. Kimilerine göre sadece raflardan ibaret, ama gerçekte Türkiye'nin hafızası burası. Son açıklamalara göre, bu devin koleksiyonu artık 100 milyon eseri geride bırakmış durumda. Nasıl mı? Gelin anlatalım.
Şöyle bir düşünün: Her gün yüzlerce yeni kitap, dergi, el yazması ve dijital materyal buraya akın ediyor. Adeta bilginin Nil Nehri gibi... Kütüphanenin Genel Müdürü Hamdi Turşucu'nun dediğine göre, "Bu rakam sadece bir sayı değil, milletimizin kültürel zenginliğinin kanıtı." Haklı da! Özellikle nadir eserler koleksiyonu, görenleri hayrete düşürüyor.
Rakamlarla Millî Kütüphane
- 100 milyon+ eser sayısı (kitap, dergi, el yazması, dijital materyal)
- 4 milyon nadir eser (bunların bazıları yüzlerce yıllık!)
- 1.5 milyon elektronik kaynak
- 500 bin süreli yayın
Peki bu kadar eser nasıl korunuyor? İşin sırrı, kütüphanenin son teknoloji koruma sistemlerinde yatıyor. Özel iklimlendirmeli depolar, dijital arşivleme sistemleri derken, eserler adeta bir hazine gibi muhafaza ediliyor. Bir de şu var: Kütüphane sadece kitaplardan ibaret değil. Konserler, sergiler, workshop'lar... Kültürün kalbi burada atıyor adeta.
Gelecek Planları: Dijital Dönüşüm Hızlanıyor
"Dijitalleşme olmadan olmaz" diyen yetkililer, önümüzdeki dönemde çevrimiçi erişimi daha da artırmayı planlıyor. Zaten şu anda 1.5 milyon elektronik kaynağa uzaktan erişim mümkün. Ama hedef daha büyük: "Tüm koleksiyonu dijitalleştirmek" gibi iddialı bir proje var masada. Tabii bu kolay değil - özellikle de hassas el yazmaları söz konusu olduğunda.
Kütüphanenin bir diğer önemli misyonu da yazma eserleri korumak. Restorasyon laboratuvarlarında, yıpranmış sayfalar tek tek elden geçiriliyor. Bu işlem bazen aylar sürüyor ama sonuç mu? Paha biçilemez...
Son olarak şunu söyleyelim: Rakamlar etkileyici olsa da asıl önemli olan, bu bilgi hazinesinin herkese açık olması. İster öğrenci olun, ister araştırmacı - kapılar herkese açık. Belki de haftasonu için farklı bir plan yapmalısınız, ne dersiniz?