Yeşilçam'ın efsane ismi Münir Özkul denilince hepimizin aklına o unutulmaz roller, o mükemmel replikler geliyor. Peki ya onun oğlu? İşte orada işler beklediğiniz gibi gitmemiş.
Ferdi Özkul - evet, tam da tahmin ettiğiniz gibi, o büyük ustannın oğlu - ama hayatını bambaşka bir yöne çevirmiş. Babasının devasa gölgesinden uzakta, sessiz sedasız, kendi yolunu çizmiş.
Mimarlık: Sanatın Başka Bir Formu
Şaşırmaya hazır mısınız? Ferdi Özkul mimar olmuş. Evet, yanlış duymadınız! Sahne tozunu değil, proje çizimlerini seçmiş. Belki de babasından miras kalan yaratıcılığı, binalara ve mekanlara aktarmayı tercih etmiş kim bilir?
Bu tercihi duyanların şaşkınlığı ise gerçekten görülmeye değer. Herkes onun da babası gibi oyunculuğa yöneleceğini düşünürken, o tamamen farklı bir kulvara yönelmiş.
Gölgede Kalmayı Tercih Eden Bir Hayat
Ferdi Özkul'un en dikkat çeken özelliği, medyadan ve kameralardan uzak durması. Babasının aksine, spot ışıklarının altında olmayı değil, kendi mesleğinde başarılı olmayı seçmiş.
Kim bilir, belki de bu tercihiyle bize şunu fısıldıyor: "Herkes kendi yolunu çizebilir, ister ünlü bir babanın oğlu olun, ister olmayın."
Babadan Oğula: Farklı Ama Aynı Değerde
Münir Özkul Türk sinemasına damga vurmuş bir efsaneydi - kim unutabilir ki Hababam Sınıfı'ndaki o mükemmel performansını? Ama Ferdi Özkul da kendi alanında, mimarlıkta, emin adımlarla ilerliyor.
Baba sahne sanatlarında, oğul yapı sanatlarında... İkisi de yaratıcılık gerektiren alanlar aslında. Sadece farklı sahnelere yönelmişler.
Bu hikaye bize şunu hatırlatıyor: Çocuklar her zaman ebeveynlerinin izinden gitmek zorunda değil. Bazen en güzel başarı hikayeleri, tamamen farklı yollarda yazılıyor.
Ferdi Özkul, babasının mirasını reddetmiş değil elbette - sadece kendi yolunu çizmiş. Ve belki de bu, ona saygı duymamız için en iyi sebep.
