
Zamanın tozlu sayfalarında iz bırakan, tarihin sessiz tanıklarını gün yüzüne çıkaran bir isim... Dokuz yıl önce bugün, aramızdan ayrıldı ama bıraktığı eserlerle hâlâ bizimle. Adeta bir bilge gibi, satır aralarında saklı hikâyeleri anlatmaya devam ediyor.
Kimdir bu isim? Tarih denince akla gelen ilk simalardan biri. Eserleriyle sadece akademik çevreleri değil, meraklı herkesi etkilemeyi başardı. Belki de onun en büyük özelliği, karmaşık görünen konuları herkesin anlayabileceği bir dille aktarabilmesiydi.
Zamanın Ötesinde Bir Miras
Öyle bir miras bıraktı ki, yıllar geçse de değerinden hiçbir şey kaybetmedi. Aksine, her geçen gün daha da anlam kazandı. Eserlerini okurken, sanki o dönemde yaşıyormuş gibi hissettiren bir yeteneği vardı. (Gerçekten de, tarihi bu kadar canlı anlatabilmek bir sanattır.)
Peki neden hâlâ bu kadar önemli? Çünkü yazdıkları sadece geçmişi anlatmıyor, bugünü anlamamıza da yardımcı oluyor. Tarihin tekerrür ettiği bu dönemde, onun sözleri adeta bir pusula gibi.
Dokuz Yıl Sonra Bile Unutulmadı
Ölümünün üzerinden neredeyse bir on yıl geçti ama fikirleri hâlâ taze. Konferanslarda, seminerlerde, akademik çalışmalarda adı sık sık anılıyor. Öğrencileri onun yolundan gitmeye devam ediyor. Kim bilir, belki de şu an okuduğunuz bir kitap, dolaylı yoldan onun etkisini taşıyordur.
Eserlerine baktığınızda, sıradan bir tarihçiden çok daha fazlası olduğunu görüyorsunuz. Sanki her cümlesinde, okura "daha derine bak" diye fısıldıyor. Tarihi sadece kronolojik olaylar dizisi olarak değil, insan hikâyeleriyle anlatmayı seçmişti.
Bugün onu anarken, bıraktığı bu büyük mirasa saygı duruşunda bulunuyoruz. Belki de en güzeli, onun gibi düşünmeye çalışmak: Tarihi sadece geçmiş olarak değil, geleceğimizi şekillendiren bir rehber olarak görmek...