
İstanbul’un surlarına yakından baktıysanız, Yedikule Hisarı’nın ihtişamı sizi hemen kendine çekmiştir. Burası, adeta iki büyük imparatorluğun –Osmanlı ve Bizans’ın– birbirine dokunduğu nokta. Altın Kapı’nın gölgesinde yükselen bu yapı, tarihin sayfalarında unutulmayacak izler bırakmış.
Bir Zamanların Altın Kapısı
Bizans döneminde şehrin en görkemli girişiydi burası. Zafer kazanmış komutanlar, törenlerle buradan geçerdi. Sonra Osmanlı geldi, hisara yeni bir kimlik kazandırdı. Hapishane, hazine, gözetleme kulesi… Yedikule, her dönem farklı bir rol üstlendi.
Taşların Dili Olsa da Anlatsa
Şimdilerde ziyaretçilerini ağırlayan hisar, hikayelerini fısıldıyor adeta. Kalın duvarlarında hem Bizans’ın inceliği, hem Osmanlı’nın gücü hissediliyor. İç avluda dolaşırken, bir an için kendinizi tarihin derinliklerinde kaybolmuş gibi hissedebilirsiniz – özellikle de günbatımında, taşların üzerine vuran son ışıklarla birlikte.
Restorasyon çalışmaları sayesinde giderek daha çok ilgi çeken bu mekan, İstanbul’un saklı hazinelerinden biri. Tarih meraklıları için adeta bir açık hava müzesi!