Gazze'den Yürek Burkan İtiraf: 'Geleceğimizi Yok Ediyorlar' Diyen Doktor Rantisi ile Çarpıcı Röportaj
Gazze'den Yürek Burkan İtiraf: Geleceğimiz Yok Ediliyor

Biliyor musunuz, bazen bir telefon görüşmesi tüm hayatınızı değiştirebilir. İşte öyle bir şeydi Dr. Rantisi ile yaptığımız o görüşme. Gazze'deki hastanenin bodrum katından, parazitli bir hat üzerinden konuşuyorduk ve her an kesilebilirdi bağlantı. 'Burada zaman diye bir şey kalmadı' diye fısıldadı ilk sözlerinde, 'sadece hayatta kalma mücadelesi var.'

O an anladım ki, dinleyeceğimiz şey sıradan bir röportaj olmayacaktı.

Bir Ülkenin Geleceği Yok Olurken

'Biz doktorlar olarak sadece bedenleri değil, ruhları da iyileştirmeye ant içtik' diyor Dr. Rantisi, sesindeki yorgunluk her hecesinde belli oluyor. 'Ama nasıl iyileştireceksiniz ki bir neslin travmasını? Çocuklar artık oyun oynamayı unuttu, onların dilinde sadece bomba sesleri ve sirenler var.'

Gazze'deki sağlık sisteminin –eğer buna hâlâ sistem diyebilirsek– çökmüş durumda olduğunu anlatıyor. İlaç yok, ekipman yok, elektrik yok. Ameliyatları cep telefonlarının feneriyle yaptıkları oluyormuş. Düşünsenize, 21. yüzyılda bu nasıl bir kâbus?

Sayılara Sığmayan Acılar

Rakamlar soğuk geliyor insana, değil mi? Şu kadar ölü, bu kadar yaralı... Ama Dr. Rantisi'nin anlattıkları öyle değil. 'Her sayının bir hikâyesi var' diye anlatıyor, 'kimisinin elinden tutup ameliyathaneye götürdüğüm çocuklar, kimisinin son nefesinde yanında olduğum anneler...'

En çok da çocuklar etkilemiş onu. 'Geleceğimizi kaybediyoruz' diye ekliyor, 'bugünü kurtarmaya çalışırken, yarınlarımız elimizden kayıp gidiyor.'

Dünya Seyirci Kalırken

'Uluslararası toplum bizi unuttu' diye devam ediyor sesi giderek hüzünlenerek. 'Oysa bu sadece Gazze'nin değil, insanlığın krizi. Bugün burada olanlar, yarın başka yerlerde de olabilir. Kimse kendini güvende hissetmesin.'

Yardım çağrıları yankısız kalıyormuş çoğu zaman. 'Sadece tıbbi malzeme değil' diye vurguluyor, 'insanlığa olan inancımızı da kaybediyoruz. Bu sessizlik, yaralarımızdan daha çok acıtıyor.'

Umudun Kırıntıları

Peki ya umut? Diye soruyorum. Lineer bir duraklama oluyor. 'Umut mu?' diye tekrarlıyor, 'umut artık lüks sayılır burada. Ama yine de... Her doğan bebek, her kurtarılan hayat bize biraz daha dayanma gücü veriyor.'

Doktorların, hemşirelerin inanılmaz bir özveriyle çalıştığını anlatıyor. 'Bazen 48 saat uyumadan nöbet tutuyoruz' diye itiraf ediyor, 'ama yapacak başka bir şey yok. Biz pes edersek, onların hayatı da biter.'

Son Bir Çağrı

Röportajın sonuna doğru, Dr. Rantisi'nin sesi daha da ciddileşiyor. 'Dünyaya seslenmek istiyorum' diyor, 'artık seyirci kalmayın. Bu insanlık dramına son verilsin. Çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın.'

'Geleceğimiz elimizden alınıyor' diye ekliyor, 'ama hâlâ umut etmek istiyoruz. Belki bir gün... Belki bir gün normal bir hayat yaşayabileceğiz.'

Bağlantı kesilmeden önce son sözleri yankılanıyor kulaklarımda: 'Unutmayın bizi. Gazze'yi unutmayın.'

Ve sonra... Sessizlik.