
Bazen hayat kurtaran uyarılar en beklenmedik yerlerden gelir. İngiltere'nin Essex kentinde yaşayan 53 yaşındaki Maxine Jones için bu uyarı, parmağındaki o masum yüzüktü. Maxine, bir sabah uyandığında yıllardır sorunsuzca taktığı yüzüğün parmağını sıkmaya başladığını fark etti. İşte o an, içinde bir şeylerin ters gittiğine dair o gizli his uyandı.
«Aslında hiç aklıma gelmemişti» diyor Maxine, o günleri anlatırken. «Sadece yüzük dar geliyor diye düşündüm. Belki de biraz kilo almışımdır dedim kendi kendime. Ama içimde bir ses, durumun bu kadar basit olmadığını söylüyordu.»
Doktorlar Önemsemedi Ama O Pes Etmedi
Maxine’in şüpheleri giderek büyüdü. Parmağındaki şişlik inmiyor, aksine giderek artıyordu. Birkaç kez doktora gittiğinde ise ilk tepkiler pek iç açıcı olmadı. «Muhtemelen bir enfeksiyondur» ya da «Biraz dinlen, geçer» gibi yanıtlar aldı. Fakat o, vücudunu dinlemekte ısrarcıydı. Çünkü bu sefer hissettiği şey, sıradan bir rahatsızlık değildi.
Sonunda daha ileri tetkikler yapılması için ısrar etti. Ve sonuç? Tüm şüpheleri haklı çıkaran, hayatını alt üst edecek bir tanı: 3. evre meme kanseri. Kanser, koltuk altı lenf bezlerine sıçramıştı ve bu da kolunda lenf ödemine, yani o meşhur şişkinliğe neden oluyordu.
8 Aylık Bir Zamanın Önemi
İşin en çarpıcı yanı, Maxine’in bu teşhisi, doktorların resmi olarak koymasından tam 8 ay önce fark etmiş olmasıydı. Sekiz ay! Erken teşhisin ne denli hayati olduğu her fırsatta vurgulanır. Maxine’in hikayesi de bunun en somut, en çarpıcı örneklerinden biri. O küçük yüzük, belki de onun hayatını kurtaran en önemli uyarıcı oldu.
«İnsanlar bana ‘çok şanslısın’ diyor» diye anlatıyor Maxine. «Evet, şanslıyım. Ama asıl mesele, vücudunuzun size gönderdiği sinyalleri görmezden gelmemek. O sesi dinlemekten asla vazgeçmeyin. Benimkisi bir yüzüktü, başkasınınki farklı bir işaret olabilir. Önemli olan, o işareti yakalamak.»
Maxine, zorlu bir tedavi sürecinin ardından şu anda remisyonda, yani hastalık belirtileri gözlemlenmiyor. Hikayesini anlatarak başkalarına ilham olmak istiyor. Onun yaşadıkları, hepimize çok önemli bir ders veriyor: Kendi vücudunuzun en iyi uzmanı sizsiniz. Bazen en değerli ipuçları, en sıradan anlarda karşımıza çıkabiliyor. Siz siz olun, içinizdeki o sesi asla hafife almayın.