İnsanın doğasında var bu galiba: tartışmalarda son sözü söyleme, karşı tarafı ikna etme, en nihayetinde haklı çıkma arzusu. Peki ya bu kazanma hırsı, aslında en değerli şeyi yani mutluluğumuzu çalıyorsa?
Uzman klinik psikolog Dr. Zeynep Gülmez, tam da bu noktaya parmak basıyor. Diyor ki: "İlişkiler bir savaş alanı değil. Kazanmak uğruna kaybettiğiniz şey, belki de ortak mutluluğunuzun ta kendisi." Hakikaten de öyle değil mi?
İlişkiler Matematik Denklemi Değildir
Şöyle bir düşünün: eşinizle, partnerinizle veya bir arkadaşınızla yaşadığınız son tartışmayı hatırlayın. O küçük detayda ne kadar ısrar etmiştiniz? Peki o 'zafer' anı, size ne kadar süreliğine iyi hissettirdi? Muhtemelen çok kısa bir süre. Sonrası? O minik gerginlik, belki de aranızda görünmez bir duvar ördü.
Dr. Gülmez'in altını çizdiği üzere, ilişkiler siyah beyaz değil. Gri tonların, anlayışın ve empatinin alanı. Sürekli kendini haklı çıkarma çabası, karşı tarafı yıpratmakla kalmıyor, iletişim köprülerini de tek tek yıkıyor.
Peki Ne Yapmalı? İşte Uzmanından Altın Kurallar:
- Dinlemeyi Öğrenin: Duymak ile dinlemek arasındaki farkı anlayın. Karşınızdakinin söylediklerini gerçekten anlamaya çalışın.
- Empati Kurun: Kendinizi onun yerine koyun. Aynı durumda siz nasıl hissederdiniz?
- 'Ben' Dili Kullanın: Suçlayıcı 'sen' dilinden kaçının. "Ben böyle hissediyorum" demek, kapıları kapatmak yerine açar.
- Ortak Çözüm Arayın: Amacınız kazanmak değil, sorunu birlikte çözmek olsun.
Kimse mükemmel değil. Hepimiz hata yaparız. Önemli olan, o hataların içinde bile birbirimize tutunabilmek ve birlikte büyüyebilmek. Bazen en doğru cevap, "Belki de ikimiz de haklıyız" demekte gizli olabilir.
Sonuçta hayat, kimin daha haklı olduğunu kanıtlamaktan çok daha kısa. Ve unutmayın, en ağır zafer, yalnız başına yenilmiş bir zaferdir. Seçim sizin: haklı olmak mı, mutlu olmak mı?
