
Tam 64 yıl oldu. 17 Eylül 1961'de Türkiye'nin kalbi, hiç beklenmedik bir acıyla burkuldu. Adnan Menderes – evet, o 'Milletin Adamı' – hayatını kaybetti. Ama asla unutulmadı. Nasıl unutulsun ki?
Bugün hâlâ onu anıyor olmamız, sadece tarihi bir figürü hatırlamaktan çok daha ötesi aslında. Menderes, Türk demokrasisinin en karanlık anlarından birinin sembolü haline geldi. Ve semboller asla ölmez.
Bir Halk Liderinin Son Yolculuğu
O gün... İmralı Adası'nda sabahın erken saatleri. Türkiye nefesini tutmuş, radyolara kilitlenmişti. Haber geldiğinde ise herkes donup kaldı. Menderes artık yoktu.
27 Mayıs 1960 darbesinin ardından yaşananlar, ülkenin hafızasına kazınmıştı. Yassıada duruşmaları, o meşhur mahkeme süreci ve nihayetinde verilen idam kararı. Hepsi bir insanın hayatından çok daha fazlasını temsil ediyordu aslında.
Halkın Kalbinde Yaşamak Nedir?
Menderes'in siyasi kariyerine bakacak olursak – ki 1950'ler Türkiye'sinde Demokrat Parti'yi kurdu ve üç kez üst üste seçim kazandı – halkla kurduğu o görünmez bağın sırrını anlamak mümkün. Köylüsünden kentlisine, herkesin derdine derman olmaya çalıştı. Belki de bu yüzden hâlâ 'Milletin Adamı' olarak anılıyor.
Peki ya sonrası? İdamının ardından naaşı, İmralı'dan alınarak İstanbul'a getirildi. Vasiyeti üzerine – evet, son bir vasiyeti vardı – Topkapı'da defnedildi. Mezarı başında toplanan binlerce kişi, aslında sadece bir siyasetçiyi değil, kaybettikleri bir dönemi de ağlıyordu.
64 Yıl Sonra Bile Tazeliğini Koruyan Bir Miras
Şimdi, tam 64 yıl sonra bile Menderes'in izleri silinmiş değil. Türkiye'nin dört bir yanında onu anmak için anıtlar, müzeler, sokak isimleri var. Her 17 Eylül'de mezarı başında toplanan kalabalıklar ise o görünmez bağın hâlâ güçlü olduğunu gösteriyor.
Kimileri için o bir demokrasi şehidi. Kimileri içinse halkın gerçek temsilcisi. Ama herkes için ortak olan bir şey var: Adnan Menderes, Türk siyasi tarihinin en önemli figürlerinden biri olarak kalplerdeki yerini koruyor.
Belki de onu bu kadar unutulmaz yapan da buydu – halkın dilinden, gönlünden anlaması. Ve 64 yıl sonra bile, hâlâ anılıyor olması...