Ankara'da siyasi gerilim yine tırmanışta. İletişim Başkanı Fahrettin Altun, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında sarf ettiği sözlere adeta ateş püskürdü. Öyle ki, Altun'un tepkisi siyasi koridorlarda yankılanacak türden.
"Saygısızlık" ve "haddini aşmak"... Altun bu iki kelimeyi özellikle vurguladı. Sanki uzun süredir biriken bir öfkenin patlaması gibiydi. CHP liderinin açıklamalarını "kabul edilemez" bulduğunu belirten Altun, "Bu dil ve üslup demokrasimiz için hiç de hayra alamet değil" diye ekledi.
Siyasi Nezaketin Sınırları Zorlandı
Olayın detaylarına inecek olursak - ki bu gerçekten düşündürücü - Özel'in Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkındaki eleştirilerinin dozunun artması, iktidar kanadında ciddi rahatsızlık yaratmış durumda. Altun'un ağzından dökülenler aslında çok daha büyük bir resmin parçası. Siyasi tartışmaların seviyesi konusunda endişeler var, hem de oldukça haklı endişeler.
"Muhalefet etmek başka, saygı sınırlarını ihlal etmek bambaşka" diyor Altun ve ekliyor: "Biz demokrasinin gerektirdiği eleştiri kültürüne saygı duyuyoruz ama bu, kişisel hakaretlere ve nezaketsizliğe yeşil ışık yakmak anlamına gelmez."
Tepkiler Büyüyor: Siyasetin Dili Yeniden Tartışılıyor
Bu olay aslında çok daha derin bir meseleyi gündeme getiriyor: Siyaset dilimiz nereye gidiyor? Altun'un bu çıkışı, belki de uzun zamandır konuşulmayan bir konuyu tekrar gündeme taşıdı. Siyasi rekabet ile nezaket arasındaki o ince çizgi... Kimilerine göre bu tepki gecikmişti bile.
Şu an Ankara'da hava oldukça gergin. Tarafların pozisyonları netleşmiş durumda. Bir yanda muhalefetin eleştiri hakkı, diğer yanda Cumhurbaşkanı'na gösterilmesi gereken saygı. Bu dengeyi korumak gerçekten zor görünüyor.
Peki bundan sonra ne olacak? Siyasi dil yeniden yapılandırılabilir mi yoksa gerilim daha da artarak devam mı edecek? Altun'un sözleri aslında bir uyarı niteliğinde: "Siyaset arenasında her sözün, her tavrın bir sorumluluğu var." Gerçekten de öyle değil mi?