
O gece, Türkiye'nin tarih sayfalarına altın harflerle kazınacak bir destan yazıldı. Saatler gece yarısını gösterdiğinde, kimsenin beklemediği bir ihanet girişimi başladı. Ama unuttukları bir şey vardı: Bu milletin iradesi, tanklara ve silahlara boyun eğmeyecekti.
İstanbul'dan Ankara'ya, sokaklar adeta bir insan seliyle doldu. Genci yaşlısı, kadını erkeğiyle milyonlar, demokrasilerini savunmak için meydanlara akın etti. Ellerinde bayraklar, yüreklerinde imanla... Tarih, böyle bir direnişi daha önce ne görmüştü ne de duymuştu.
Bir Milletin Uyanışı
Asker üniforması giymiş hainler, kendi halkına kurşun sıkmaya kalktı. Ama karşılarında dimdik duran bir gerçek vardı: Türk milleti. Tankların önüne yatan dedeler, şehadet şerbeti içen gençler - her biri birer abide gibiydi.
O gece yaşananlar, sıradan bir direnişin çok ötesindeydi. Adeta küllerinden doğan bir milletin, kaderine sahip çıkışının hikayesiydi. Ve sonunda... Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte zafer, milletin oldu.
Şehitlerimizin Mirası
251 şehit, 2.196 yaralı... Bu rakamlar sadece bir istatistik değil, bir milletin fedakarlık abidesidir. Her biri, vatan için canını feda etmekten çekinmedi. Bugün özgürce nefes alabiliyorsak, onların sayesinde.
Peki ya sonrası? O geceden beri Türkiye, demokrasiye olan bağlılığını tüm dünyaya bir kez daha gösterdi. 15 Temmuz, artık sadece bir tarih değil; bir milletin birlik ve beraberlik sembolü haline geldi.
Yıllar geçse de unutmayacağız. Unutturmayacağız. Çünkü bu destan, sadece geçmişin değil, geleceğin de rehberi olacak. 15 Temmuz ruhu, Türkiye'nin her karış toprağında yaşamaya devam edecek.