Güneşin henüz ufukta yükselmeye başladığı o sabah vakti, hava farklı bir ağırlık taşıyordu sanki. Ankara'da toplanan özel harekat timleri için belki de hayatlarının en önemli görevi başlıyordu. Suriye'de üstlenecekleri o kritik vazife öncesi, hem heyecan hem de hüzün aynı anda okunuyordu yüzlerinden.
Emniyet Müdürü Erol A.'nın o tok sesiyle başlayan konuşma, her kelimesiyle yüreklere işliyordu. "Sizler bu milletin gururusunuz" derken sesindeki o titreme, aslında her şeyi anlatıyordu. Belki de en çok da onlar heyecanlıydı - hem gurur hem endişe aynı anda.
Dualar ve Temenniler
O anlar öyle sıradan bir uğurlama değildi hiç. İl Müftüsü Mustafa A.'nın okuduğu dualar, adeta semaya yükselen bir niyazdı. Her bir 'amin' sesi, farklı bir yüreğin çarpıntısını taşıyordu. Kimi eşler göz ucuyla bakarken, kimi anneler - o bildik anne duyarlılığıyla - içten içe ağlıyordu.
Şunu fark ettim ki, bu tür törenlerde en çok konuşanlar değil, susanlar anlatır asıl duyguyu. O polislerin gözlerindeki kararlılık, aslında her şeyi anlatmaya yetiyordu.
Veda Zamanı
Ve o an geldiğinde... Araçlara doğru yürüyüş başladığında, zaman adeta durdu. Her kucaklaşma, her el sıkışma, ayrı bir hikaye taşıyordu. Kim bilir hangi evde küçük bir çocuk babasını bekleyecekti? Hangi anne, oğlunun dönüşü için dualar edecekti?
Son bir kez dönüp baktılar arkada kalanlara. Sonra o devasa kapılar kapandı ve yola koyuldular. Suriye'deki görev bölgelerine doğru uzanan o yol, aynı zamanda bir milletin umudunu da taşıyordu.
Gittiler işte. Dualarla, gözyaşlarıyla ama en çok da gururla. Ve biz burada, onların sağ salim dönmesini bekleyeceğiz. Çünkü biliyoruz ki, onlar sadece polis değil, bu toprakların gerçek kahramanları.