Düşünün bir an - gözlerinizi kapatın ve sokağa çıkmaya çalışın. İşte milyonlarca görme engelli vatandaşın her gün yaşadığı gerçek bu. Ve maalesef, Türkiye'deki şehirlerimiz onlar için hala büyük bir labirent.
Aslında durum hiç de iç açıcı değil. Yürüdüğünüz kaldırımlardaki sarı kabartmalı yüzeyler bazen aniden kesiliyor, bazen de hiç başlamıyor. Belediyelerin 'erişilebilir şehir' vaatleri ise kağıt üzerinde kalıyor.
Hayatı Zorlaştıran Detaylar
Görme engelli bireylerin yaşadığı sıkıntılar saymakla bitmiyor:
- Kaldırımlardaki kabartmalı yüzeylerin yarıda kesilmesi
- Asansörlerde Braille yazıların olmaması veya yanlış olması
- Sesli sinyalizasyon sistemlerinin eksikliği
- Toplu taşıma araçlarındaki erişilebilirlik problemleri
Bu sorunlar sadece 'rahatsızlık' değil - hayatı adeta çekilmez kılıyor. Bir görme engelli, 'Evden çıkmak her seferinde bir maceraya dönüşüyor' diyor. Haklı değil mi?
Belediyeler Ne Yapıyor?
Yerel yönetimlerin bu konuda gösterdiği çabalar maalesef yetersiz kalıyor. Projeler genellikle 'kâğıt üzerinde' kalıyor, uygulamada ise ciddi eksikliklerle karşılaşılıyor. Sanki kimse bu sistemleri gerçekten test etmemiş gibi.
Oysa çözüm o kadar da zor değil. Görme engelli dernekleri yıllardır aynı talepleri dile getiriyor: 'Bizimle konuşun, bizi dinleyin. Çözümü en iyi biz biliriz.'
Basit Ama Hayati Öneriler
- Yeni yapılan tüm kentsel düzenlemelerde görme engelli derneklerinden görüş alın
- Mevcut altyapıyı düzenli olarak görme engelli vatandaşlarla test edin
- Sesli uyarı sistemlerini yaygınlaştırın
- Personeli engelli hakları konusunda eğitin
Belediyelerin bu konuda daha fazla zaman kaybetme lüksü yok. Her geçen gün, binlerce vatandaşın hayatını zorlaştırmaya devam ediyor.
Sonuç olarak - erişilebilirlik sadece bir 'lütuf' değil, temel bir insan hakkı. Şehirlerimizi herkes için yaşanabilir kılmak zorundayız. Yoksa 'medeni' olduğumuzu söyleyebilir miyiz gerçekten?