İsrail hükümeti, dün gece yarısına doğru aldığı tartışmalı bir kararla adeta uluslararası arenada bomba etkisi yarattı. Tam 32 yabancı uyruklu aktivist, "Filistin yanlısı faaliyetlerde bulunmak" gerekçesiyle sınırdışı edildi. Bu hamle, zaten gergin olan bölgede yeni bir krizi tetiklemiş oldu.
Olayın detaylarına bakıldığında aslında hiç de sürpriz olmadığını düşünebilirsiniz - sonuçta İsrail'in bu tür uygulamaları yeni değil. Ancak bu seferki, hem sayı hem de zamanlama açısından oldukça dikkat çekici. Gelen bilgilere göre, sınırdışı edilen aktivistler arasında akademisyenler, gazeteciler ve insan hakları savunucuları da bulunuyor.
"Güvenlik tehdidi" mi yoksa "düşünce özgürlüğü kısıtlaması" mı?
İsrail İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, bu kişilerin "ülke güvenliğini tehdit eden faaliyetlerde bulundukları" iddia edildi. Fakat işin ilginç yanı, bakanlığın somut delil sunmakta zorlanıyor olması. Bir bakanlık yetkilisi, "Bu kişilerin İsrail karşıtı propaganda yaptıkları ve yasa dışı eylemlere destek verdikleri tespit edilmiştir" dese de, bu açıklama uluslararası camiada pek de ikna edici bulunmadı.
Avrupa'dan gelen tepkiler ise oldukça sert. Brüksel'deki bir diplomatın dediği gibi, "Bu, ifade özgürlüğünün açık bir ihlali - hem de en kaba şekliyle." Kim bilir, belki de İsrail bu hamlesiyle kendisini eleştiren sesleri susturmayı amaçlıyordur? Ya da gerçekten ciddiye alınması gereken güvenlik endişeleri vardır - kimse tam olarak emin değil.
Peki ya Türk aktivistler?
Merak edilen bir diğer nokta da listede Türk vatandaşlarının olup olmadığı. Şu ana kadar resmi bir teyit gelmese de, çeşitli insan hakları örgütleri en az iki Türk aktivistin de sınırdışı edilenler arasında olduğunu iddia ediyor. Tabii bu henüz doğrulanmış bir bilgi değil, o yüzden temkinli yaklaşmakta fayda var.
Ortadoğu'da gerilim hiç bitmiyor, değil mi? Bir tarafta Filistin meselesi, diğer tarafta bölgesel güç mücadeleleri derken, İsrail'in bu son hamlesi yangına adeta benzin dökmüş gibi görünüyor. Uluslararası toplumun nasıl bir tepki vereceği ise şimdilik meçhul.
Bu arada, sınırdışı edilen aktivistlerin bir kısmının daha önce Gazze Şeridi'nde insani yardım çalışmalarına katıldığı bilgisi de var. İsrail yetkilileri bu durumu "yardım kisvesi altında yasa dışı faaliyetler" olarak nitelendirirken, aktivistler ise "sadece insani yardım yaptıklarını" savunuyor. Hangisi doğru? Sanırım gerçek, her zamanki gibi gri tonlarda bir yerde gizli.
Sonuç olarak, bu gelişme İsrail'in uluslararası aktivistlere yönelik toleransının giderek azaldığını gösteriyor. Ve maalesef, Ortadoğu'da barış umutları bir kez daha zarar görmüş oldu. Önümüzdeki günlerde bu kararın yankılarının daha da büyüyeceğini tahmin etmek zor değil.