Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın bugünkü açıklamaları, Kıbrıs konusunda yeni bir sayfa açılabileceğini gösterdi. Aslında bu mesele yıllardır masada duruyor - tıpkı bir aile yadigarı gibi - ama bugün farklı bir hava var.
Fidan'ın sözleri öyle sıradan diplomatik ifadeler değildi. Tam tersine, oldukça net ve kararlıydı. "İki devletli çözüm hayata geçerse" diye başladı cümlesine, "biz burada fiili garantör olma sorumluluğunu almaya hazırız" diyerek noktayı koydu.
Garantörlük Meselesi: Türkiye'nin Kıbrıs'taki Rolü
Garantörlük denince akla ne geliyor? Aslında bu, Türkiye'nin adadaki tarihi sorumluluğunun bir devamı. 1974'ten beri süregelen bir misyon bu. Fidan'ın altını çizdiği nokta şu: Eğer çözüm iki devletli model üzerinden ilerlerse, Türkiye bu süreçte aktif rol almaya devam edecek.
Peki bu ne anlama geliyor? Şöyle düşünün: İki ayrı devlet, iki ayrı egemenlik. Ama Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin güvenliğini sağlamaya devam edecek. Bu adeta bir büyük abi rolü gibi - her zaman orada, her zaman hazır.
Diplomasinin Yeni Dili
Fidan'ın konuşmasındaki en çarpıcı noktalardan biri de dilindeki netlikti. Artık belirsiz ifadeler, muğlak açıklamalar yok. Her şey açık seçik ortada. Bu aslında Türk dış politikasının son dönemdeki genel yaklaşımıyla da uyumlu - söylemek istediğini doğrudan söyleyen, çekinmeden pozisyonunu ortaya koyan bir dil.
Belki de en önemlisi, bu açıklamanın zamanlaması. Bölgedeki gelişmeler, enerji kaynakları, Doğu Akdeniz'deki hareketlilik... Tüm bunlar düşünüldüğünde, Fidan'ın mesajı daha da anlam kazanıyor.
Sonuç olarak, Türkiye Kıbrıs konusunda yeni bir sayfa açmaya hazır görünüyor. Ama bu sayfa, geçmişteki tecrübelerin ışığında yazılacak. Ve Türkiye, bu sayfada hem yazar hem de garantör olarak yer alacak.
