Gökyüzü pırıl pırıl, hava ise tam bir yaz sıcağı... Ama Lefkoşa'daki atmosfer bambaşka. Sanki tarihin her an canlanabileceği o özel günlerden biriydi. Cumhurbaşkanlığı'ndaki resepsiyon alanı, Kıbrıs'ın kaderine yön veren isimleri ağırlıyordu.
Ersin Tatar mikrofonun başına geçtiğinde, herkes nefesini tuttu. Yüzündeki ifade ciddi, ses tonu ise adanın geleceğini şekillendirecek türden bir kararlılık taşıyordu. "Biz bu topraklarda var olma mücadelesinin ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz" diye başladı konuşmasına.
Egemenlik Vurgusu Her Cümlede Hissediliyordu
Belki de en çarpıcı olanı şuydu: Tatar'ın kelimeleri sadece bir siyasi konuşmanın ötesine geçiyor, sanki her Kıbrıs Türk'ünün kalbinden geçenleri dile getiriyordu. "Halkımız devletine, egemenliğine sahip çıkacak" derken, o an salondaki herkesin gözlerindeki ışıltıyı görmeliydiniz.
20 Temmuz 1974... O gün Kıbrıs Türk'ü için sadece bir tarih değil, bir varoluş destanıydı. Tatar tam da bunun altını çizdi. "Barış ve Özgürlük Bayramı'mızın 49. yılını kutluyoruz" dedi, "Bu bayram, halkımızın özgürlüğe, barışa ve demokrasiye olan inancının simgesidir."
Türkiye Bağlantısı ve Gelecek Vizyonu
Konuşmanın en can alıcı noktalarından biri de Türkiye ile olan ilişkilere değinmesiydi. Tatar'ın söyledikleri aslında çok net: "Türkiye ile aramızdaki bağlar koparılamaz." Bu cümle, salonda adeta bir onay dalgası yarattı.
Peki ya gelecek? Tatar bu konuda da oldukça net konuştu. KKTC'nin uluslararası arenada tanınması için çalışmaların süreceğini belirtti. Ama şunu da eklemeyi unutmadı: "Gerçekçi olmak zorundayız. Müzakere süreçlerinde yaşadıklarımız bize çok şey öğretti."
Aslında her şey özetlenebilirdi: Kıbrıs Türk halkı artık kendi kaderini kendisi çizmek istiyor. Tatar'ın sözleri de tam olarak bu ruh halini yansıtıyordu. "Egemen eşitlik temelinde kalıcı bir çözüm" arayışlarından bahsederken, bunun sadece bir siyasi pozisyon değil, halkın kolektif iradesi olduğunu hissettiriyordu.
Resepsiyondaki diğer konukların yorumları da aynı yöndeydi. Bir eski bürokratın dediği gibi: "Bugün burada duyduklarımız, Kıbrıs davasının artık yeni bir evreye girdiğinin göstergesi."
Sonuç olarak, Tatar'ın mesajı kristal berraklığındaydı. Kıbrıs Türk halkı, kendi devletine sahip çıkacak ve egemenlik hakkından asla taviz vermeyecek. Bu sadece bir siyasetçinin sözleri değil, adanın kuzeyinde yaşayan yüz binlerin ortak iradesiydi. Ve bu irade, 20 Temmuz ruhuyla bir kez daha haykırılıyordu.