Güneşli bir New York gününde, BM Genel Merkezi'nin o meşhur koridorlarında tarihi bir ses yankılandı adeta. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs konusunda adeta bir bomba etkisi yaratacak açıklamalarda bulundu. Durum ciddi, hem de çok ciddi.
"Artık gerçeklerle yüzleşme zamanı geldi," diyor Tatar, sözlerine devam ederken yüzündeki ifadeden ne kadar kararlı olduğu anlaşılıyor. "Ellerimizdeki fırsatları değerlendirmek zorundayız."
Soğuk Savaş Döneminden Kalma Formüller İşe Yaramıyor
Aslında düşününce, Tatar'ın söyledikleri o kadar da şaşırtıcı değil. Yıllardır süren müzakereler, sayısız toplantılar, bitmek bilmeyen diplomatik girişimler... Hepsi ne oldu? Sonuç sıfır. Sıfırın ötesinde belki de durum daha da kötüye gitti.
Türkiye'nin KKTC'deki varlığını meşru bir güvenlik meselesi olarak tanımlarken Tatar'ın sesi giderek güçleniyor. "Garantörlük hakkımızı kimse elimizden alamaz," diye ekliyor, adeta tarihin sayfalarından gelen bir uyarı gibi.
Rum Tarafının Tavrı Her Şeyi Belirliyor
Bu işin belki de en can sıkıcı yanı: Rum tarafının sergilediği inatçı tutum. Federal çözüm mü? Hayal! Eşitlik temelinde birleşme mi? Daha neler! Tatar'ın da dediği gibi, "Onlar bizi devlet olarak tanımıyor, eşit gör müyor." Peki böyle bir ortamda nasıl anlaşma beklenebilir ki?
New York'taki temaslar sırasında Tatar'ın vurguladığı bir diğer önemli nokta da şu: Uluslararası toplumun bu konudaki ikiyüzlü tutumu. Bir yanda self-determinasyon hakkından bahsediyorlar, diğer yanda KKTC'nin bu hakkını kullanmasına karşı çıkıyorlar. İşin garip tarafı, kimse bu çelişkiyi sorgumuyor.
Gerçekçi Olmanın Zamanı Geldi de Geçiyor
Tatar'ın sözleri aslında hepimizin bildiği ama dile getirmekten çekindiği bir gerçeği yüzümüze vuruyor: Belki de yıllardır yanlış strateji izliyoruz. Belki de çözüm aradığımız yerde değil başka bir yerde.
İki toplum arasındaki iş birliği fırsatlarından bahsediyor Tatar - enerji, su, turizm gibi alanlarda. Aslında mantıklı geliyor, değil mi? Önce güven inşa etmek, sonra adım adım ilerlemek... Ama bunun için iki tarafın da istekli olması gerekiyor.
Sonuç olarak, Tatar'ın New York'taki açıklamaları Kıbrıs meselesinde yeni bir sayfa açılması gerektiğini gösteriyor. Eski formüller, eski yaklaşımlar, eski hayaller... Hepsi çöpe gitmeli. Yeni bir başlangıç, yeni bir strateji, yeni bir gerçeklikle yüzleşme zamanı.
Peki uluslararası toplum bu mesajı duyacak mı? Ya da duymak isteyecek mi? İşte asıl mesele bu.