Gel de şu Kıbrıs meselesini konuşmayalım. Yıllardır süren, bıktıran usandıran o eski tartışmaların döngüsünden çıkmanın tam vakti, diyor KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar. Öyle ya, aynı plak aynı yerden çalıp duruyor.
Son açıklamalarında, adeta bir balyoz etkisi yaratacak sözlerle çıkageldi Tatar. "Artık köhneleşmiş, sonuç vermeyen yöntemleri bir kenara bırakmanın vakti geldi de geçiyor" diyerek adeta bir manifesto yayınladı. Bu, sıradan bir siyasi açıklamadan çok daha fazlası.
Eski Reçeteler İşe Yaramıyor
Onlarca yıldır denenen formüllerin nasıl da bir duvara tosladığını anlatırken ses tonundaki o yorgunluk değil, daha ziyade keskin bir gerçekçilik hakimdi. Müzakerelerin, aynı kısır döngüde dönüp durduğunu, tarafların aynı pozisyonlarda saplanıp kaldığını vurguladı. "Aynı şeyleri yapıp farklı sonuç beklemek" tanımının canlı bir örneğiydi yaşananlar.
Peki ne yapılmalı? İşte Tatar'ın en çarpıcı vurgusu burada saklı: Gerçekçi olmak. Uluslararası arenadaki dengeleri, Kıbrıs Türk halkının haklı taleplerini ve değişen küresel dinamikleri bir arada düşünmek gerektiğinin altını çizdi. Bu, belki de ilk kez bu kadar net ifade ediliyordu.
Self-Determinasyon Vurgusu
Konuşmasının bel kemiğini ise self-determinasyon hakkı oluşturdu. Kıbrıs Türk halkının, kendi geleceğini tayin etme hakkının tartışılmaz olduğunu, bunun uluslararası hukukun temel bir ilkesi olduğunu hatırlattı. "Biz artık masada eşit bir taraf olarak tanınmak istiyoruz" mesajı, adeta her cümlesine sinmişti.
- Yeni ve yaratıcı çözüm yolları araştırılmalı
- Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği tanınmalı
- Uluslararası toplumun çifte standardı son bulmalı
- Gerçekçi ve sürdürülebilir bir temel üzerine inşa edilmeli
Sonuç olarak, Tatar'ın bu çıkışı sıradan bir diplomatik hamleden çok daha fazlası. Adada yeni bir siyasi iklimin habercisi olabilir. Zaman gösterecek, tabii. Ama şurası kesin: Kıbrıs'ta artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
