Görünen o ki diplomasinin soğuk sularında yüzenler için sürprizler bitmek bilmiyor. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Taret, adeta bomba etkisi yaratacak bir açıklamayla gündeme oturdu. İsrail'in Tel Aviv ve Yunanistan'ın Atina kentinde kendisine karşı takınılan tavrı, 'Beni istemiyorlar' sözleriyle ifade etti.
Aslında durup düşününce, uluslararası ilişkilerde bu tür gerilimler ne yazık ki sıradan hale geldi. Ama Tatar'ın yaşadığı bu durum, Kıbrıs meselesinin etrafında örülü olan diplomatik duvarların ne kadar kalın olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Peki Neden İstemiyorlar?
Bu sorunun cevabı aslında oldukça karmaşık. Tatar'ın uluslararası arenada KKTC'nin bağımsızlığını savunma konusundaki kararlı duruşu, bazı çevrelerde hoşnutsuzluk yaratmış olabilir. Kim bilir, belki de bu durum Kıbrıs konusundaki geleneksel denklemleri değiştirme potansiyeli taşıyan hamlelerin bir sonucu.
Şöyle bir gerçek var: Diplomasi denen oyunun kendine has kuralları var. Bazen bir şehre girememek, aslında çok daha büyük bir resmin küçük bir parçası olabiliyor. Tatar'ın yaşadığı bu durum da muhtemelen Kıbrıs meselesinin uluslararası boyutundaki gerilimlerin bir yansıması.
Uluslararası Arenada Yalnız Yolculuk
KKTC'nin uluslararası tanınırlık mücadelesi zorlu bir süreç. Tatar'ın karşılaştığı bu engeller, aslında bu zorlu yolculuğun ne denli sancılı olabildiğini gösteriyor. İnsan düşünmeden edemiyor - acaba bu tür diplomatik baskılar, Kıbrıs Türklerinin self-determinasyon hakkını görmezden gelme çabasının bir uzantısı mı?
Gerçi şunu da eklemek lazım: Uluslararası ilişkilerde 'istememek' fiili genellikle buzdağının görünen kısmı oluyor. Altında yatan sebepler çoğu zaman çok daha derin ve karmaşık olabiliyor.
Sonuç olarak, Tatar'ın yaşadığı bu diplomatik soğuk duş, Kıbrıs meselesinin çözümü konusunda kat edilmesi gereken daha çok yol olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Uluslararası camianın Kıbrıs Türklerine yönelik bu tür yaklaşımları, çözüm sürecine ne kadar katkı sağlar, o da ayrı bir tartışma konusu tabii.