
İstanbul'da oynanan ve nefesleri kesen o mücadele sona erdiğinde, Fenerbahçe taraftarının yüzündeki hayal kırıklığı okunuyordu adeta. Sahadan 2-2'lik bir skorla ayrılan sarı-lacivertliler, altın değerinde iki puanı neredeyse kazanmışken son dakikalarda nasıl oldu da bıraktılar? İşte herkesin kafasındaki soru bu.
Maçın gidişatına baktığımızda—özellikle ilk yarıda—Fenerbahçe'nin oyun hakimiyeti açıkça görülüyordu. Topu kontrol ediyor, baskı kuruyor ve gol pozisyonları yaratıyorlardı. Ama futbol böyle bir şey işte; bazen hakimiyet skora yansımıyor. İkinci yarı ise tam bir roller coaster'dı desem yeridir.
Oyunun Kırılma Anları
Dzeko'nun attığı o muhteşem gol, tribünleri ayağa kaldırdığı anda herkes "İşte bu!" dedi. Ama Kasımpaşa—ki kendileri bu sezon hiç de hafife alınacak bir ekip değil—pes etmedi. Karşılık vermekte gecikmediler. Fenerbahçe'nin defansif olarak—özellikle de son dakikalarda—neden bu kadar kırılgan olduğu ise tartışılır. Bana sorarsanız, maçın bitime yakın oyunu yönetme konusunda sıkıntılar yaşadılar.
Spor yazarlarının yorumlarına gelirsek... Kimi için bu sonuç bir trajediydi, kimi içinse şampiyonluk yarışında henüz hiçbir şeyin bitmediğinin kanıtı. Ancak şu ortak görüşte birleşiyorlar: Fenerbahçe, özellikle kritik pozisyonlarda daha soğukkanlı olmalı. Savunma hatası olarak gördükleri o son gol için ise söylenecek çok söz var ama—açıkçası—bazen susmak en iyisi.
Peki Ya Şampiyonluk Yarışı?
Bu bir puan, rakibin durumuna göre ya çok şey kaybettirir ya da çok şey kazandırmaz. Ama şu kesin: Fenerbahçe'nin önünde artık daha az margin of error var. Her maç bir final niteliğinde oynanmak zorunda. Taraftarın endişesi ise—anlayabiliyorum—giderek büyüyor. Sezon sonunda bu beraberlik mi yoksa iki puan kaybı mı olarak anılacak? Bunu zaman gösterecek.
Son sözüm şu: Futbol sadece skorlardan ibaret değil; ruh hali, momentum ve—nedense—biraz da şans meselesi. Fenerbahçe'nin toparlanıp, bu hayal kırıklığını bir sonraki maç için motivasyona dönüştürmesi gerekiyor. Yoksa bu ligde—biliyorsunuz—hiç kimseye acımıyorlar.