
Maçın bitiş düdüğü daha yankılanırken, telefonuna sarıldı Kerem. Sanki içinde birikmişti her şey—belki de zaferin verdiği o tarifsiz heyecanla, belki de rakibine duyduğu saygıyla. Paylaştı işte. Öylece. Beklenmedik, samimi, tam da onun gibi.
Kim derdi ki Galatasaray'ın kanat yıldızı, Fenerbahçe'nin logosunu koyacak gönderisine? Ama yaptı işte. Mavi-lacivertli forma, sarı-kırmızılı bir yürekte nasıl da yer etmişse, belli ki saygı sınır tanımıyor.
Ve o kısa mesaj: "Tebrikler".
Ne çok şey anlattı aslında bu tek kelime. Rekabet var, hırs var, ama üstüne bir de centilmenlik var. Futbolun aslında oyun olduğunu hatırlatan cinsten.
Peki Neden Böyle Bir Paylaşım?
Bazı anlar vardır, planlanmaz. İçten gelir. Belki de sahadaki mücadelenin kalitesi, oyunun temizliğiydi onu buna iten. Ya da belki sadece anlık bir duygu seli. Kim bilir?
Social media deli danası zaten bir anda aldı başını gidiyor. Yorumlar, beğeniler, paylaşımlar... Kimisi "centilmenlik" diyor, kimisi "şaşkınlık". Ama herkes bir noktada hemfikir: Bu, görülmüş şey değil.
Futbol böyle bir şey işte. Bazen tüm hesapları, tüm beklentileri alt üst ediveriyor. İnsani bir dokunuş, her şeyi değiştirebiliyor.
Taraftarlar Nasıl Tepki Verdi?
Galatasaray taraftarından karma sinyaller geliyor. Bazıları gurur duyuyor bu davranışla, bazıları ise "Neden?" diye soruyor. Fenerbahçe taraftarındaysa—şaşkınlık ve minnet karışımı bir his. Rekabetin içinde bile saygıyı görmek, herkesi etkiliyor haliyle.
Ve tabii, iki tarafın sosyal medya fenomenleri de konuyu epey didik didik etti. Kimi ekranlarda yorumladı, kimi tweet attı. Ortam sıcacık.
Sonuçta, futboldan daha büyük şeyler var. İnsanlık, mesela. Kerem de bunu hatırlattı işte. Belki de maçın asıl kazananı, futbolun kendisi oldu.