Tamam, itiraf zamanı. Hepimiz stadyumlarda o devasa adamların yaptıklarını izliyoruz ve içimizden "Vay canına, bu nasıl bir soğukkanlılık?" diye geçiriyoruz. Ama işin aslı göründüğü gibi değil. Eski futbol yıldızı Pascal Nouma'nın Sabah'a verdiği o çarpıcı röportaj, bu konuda bildiğimiz her şeyi altüst ediyor.
Nouma'nın söyledikleri öyle sıradan sporcu açıklamalarına hiç benzemiyor. Doğrusu, beklediğimden çok daha samimi ve insani bir pencere açıyor.
Duyguların Leke Bıraktığı Anlar
Şöyle diyor Nouma: "Büyük futbolcuların kalbi etkilenmez mi? Hayır, bu doğru değil." Ve ekliyor: "Aslında hepimiz etkileniriz. Ama işimiz bu. Duygularımızı kontrol etmeyi öğreniriz."
Bu cümleler o kadar çok şey anlatıyor ki. Profesyonellik denen şey, belki de tam olarak bu: Hissettiklerini göstermemek değil, onları doğru zamanda yaşamak.
Saha İçi ve Dışı Arasındaki O İnce Çizgi
Nouma'nın üzerinde durduğu en önemli noktalardan biri de şu: "Maçtan sonra eve gidersiniz ve ailenizle normal hayatınıza devam edersiniz. Bu ayrımı yapamazsanız, bu işte uzun süre dayanamazsınız."
Gerçekten de öyle değil mi? O devasa baskıyı, eleştirileri, sevinçleri ve hayal kırıklıklarını her gün taşımak... İnsanüstü bir durum gibi görünse de aslında tamamen insani bir mücadele.
Futbolcuların -hele de büyük olanların- duygusal olarak etkilenmediğini düşünmek büyük bir yanılgı. Belki de sadece biz fansların görmesini istedikleri kadarını gösteriyorlar.
Profesyonelliğin Gerçek Anlamı
Nouma'nın dediği gibi, asıl mesele duygusuz olmak değil. Asıl mesele, o duygularla nasıl başa çıkılacağını bilmek. 90 dakika boyunca milyonların önünde performans sergilemek ve sonra eve gidip çocuğunun ödevine yardım etmek...
Bu ikisi arasında gidip gelmek gerçek bir zihinsel disiplin gerektiriyor. Belki de büyük oyuncuları büyük yapan şey, tam olarak bu.
Sonuç olarak? Nouma'nın sözleri bize şunu hatırlatıyor: Futbolcular da hepimiz gibi insan. Sadece işlerini yaparken biraz daha fazla izleniyorlar. Ve evet, kalpleri kesinlikle etkileniyor - sadece bunu göstermemeyi seçiyorlar.
