Hayatın tam ortasında durup da bir anda kendini dört duvar arasında bulan genç adamın hikâyesi, hepimizin içine işleyen türden. Üç uzun yıl... Evet, tam üç yıl boyunca neredeyse hiç dışarı adım atmadan yaşadı. Telefonu elinden düşmüyordu, sosyal medyada kaybolup gidiyordu. Peki nasıl oldu da böyle bir noktaya geldi?
Arkadaşları anlatıyor - ve anlattıkları gerçekten insanı düşündürüyor. "O günlere kadar çok bakımlı bir insandı" diyorlar. Yani öyle bildiğiniz sıradan bir 'dağınık' hikâyesi değil bu. Tam tersine, dış görünüşüne özen gösteren, toplum içinde kendinden emin duran biriymiş eskiden.
Değişim Nasıl Başladı?
İşte bu kısım en can alıcı nokta. Birdenbire olmamış tabii. Yavaş yavaş, sinsi sinsi ilerleyen bir süreç bu. Önce sosyal çevresi daralmaya başlamış. Sonra dışarı çıkma isteği azalmış. Derken kendini tamamen dijital dünyaya kaptırmış.
Telefon artık sadece bir iletişim aracı değil, onun için bir yaşam biçimi haline gelmiş. Sanal dünyada var olurken, gerçek dünyadan yavaş yavaş kopmuş. Kim bilir, belki de içinde bulunduğumuz dijital çağın sessiz kurbanlarından biriydi o da.
Arkadaşlarının Gözünden
Eski arkadaşları şaşkın - ve biraz da üzgün. "Onu tanıyamıyoruz" diyorlar. Çünkü tanıdıkları o enerjik, sosyal genç gitmiş, yerine ekran başında vakit geçiren biri gelmiş.
Peki hiç mi fark etmediler? Fark ettiler elbette, ama sanırım kimse durumun bu kadar ciddi boyutlara ulaşacağını tahmin edememiş. İnsan böyle şeyleri 'geçer' sanıyor çoğu zaman, değil mi?
Aslında hepimizin başına gelebilirdi bu. Teknoloji hayatımızı kolaylaştırırken, bazen farkında olmadan bizi esir alıveriyor. O genç de modern zamanların bu tuzağına düşenlerden sadece biri.
Peki Ya Şimdi?
Üç yıl sonra durum ne mi? İşte bunu zaman gösterecek. Ama şu bir gerçek ki, dijital bağımlılık artık hepimizin kapısını çalabilecek potansiyelde bir sorun.
Belki de bu hikâye hepimize bir uyarı aslında. Telefonlarımıza, tabletlerimize, sosyal medyaya bağımlı yaşamak yerine, onları kontrollü kullanmayı öğrenmemiz gerekiyor. Yoksa farkında olmadan biz de o gencin durumuna düşebiliriz.
Sonuçta, teknoloji harika bir hizmetçi ama kötü bir efendi değil mi?
