
Kameralar önünde geçirdiği saatlerden sonra, birçok sanatçı gibi Ara Bulut İynemli de kendine ait bir sığınak arıyor. Onunki, şehir gürültüsünden uzakta, dörtnala koşan asil dostlarıyla buluşmak. Son röportajlarının birinde, bu tutkusunu tüm samimiyetiyle döktü ortaya.
“At binmek benim için bir kaçış değil, bir buluşma aslında,” diyor ve ekliyor, “O sessiz iletişim, o güven… Anlatması zor.” Setlerin yapay dünyasından sonra, doğanın tam kalbinde hissetmek ona göre en büyük terapi. Hem bedenen hem de ruhen bir arınma adeta.
Çocukluk Hayali Gerçek Oldu
Her şey küçük bir çocukken başlamış aslında. Belgesellerde izlediği o görkemli hayvanlar, bir gün onun da hayatının parçası olacakmış meğerse. “İçimde hep bir istek vardı,” diye anlatıyor gülümseyerek, “şansım oldu, tutkuya dönüştü.”
At sırtındayken hissettiklerini ise şu sözlerle tarif ediyor: “Özgürlük… Sınırsız bir his. O an, her şeyden uzaksınız. Sadece siz, atınız ve uçsuz bucaksız bir doğa.”
Sadece Bir Hobi Değil, Bir Felsefe
Onun için atlarla ilişkisi, sıradan bir hobinin çok ötesinde. Karşılıklı saygı ve derin bir bağ kurmakla ilgili. “Bu hayvanlar inanılmaz derecede zeki ve duygusal varlıklar,” diye vurguluyor. “Onlarla bir dil geliştiriyorsunuz, sözsüz bir iletişim. Bu, insana çok şey öğretiyor.”
Belki de bu yüzdendir, rolüne hazırlanırken bile bu huzuru arıyor. Doğayla ve hayvanlarla iç içe geçirdiği zamanlar, ona yeni enerji ve ilham veriyor. Kim bilir, belki de bir sonraki karakterine bu sessizlik içinde hazırlanıyordur.
İynemli'nin bu tutkusu, sevenlerine de ilham oluyor. Sosyal medyada paylaştığı kareler, kendi huzur köşesini yaratmanın önemini bir kez daha hatırlatıyor. Sonuçta, herkesin bir 'atı' vardır, değil mi? Sizi alıp götüren, ruhunuzu dinlendiren...