
İki tekerleğin büyüsüne kapılmış bir grup İsviçreli bisiklet tutkunu, tam anlamıyla nefes kesici bir maceraya imza attı. Hayalini kurdukları Türkiye turunu nihayet gerçekleştirdiler - ve nasıl!
10 gün boyunca pedallarından ter damlayan bu cesur ruhlar, ülkemizin adeta bir açık hava müzesi olduğunu bir kez daha kanıtladı. Yolculuklarına İstanbul'dan başlayıp, Kapadokya'nın peri bacalarına uzanan bu ekip, her kilometrede yeni bir sürprizle karşılaştı.
Doğanın Kalbinde Bir Dans
Gruptaki her bisikletçi, bu turu kişisel bir zafer olarak görüyor. Zira rotaları öyle sıradan parkurlardan oluşmuyordu. Bazen dik yamaçlarla boğuşarak, bazen de rüzgârı arkalarına alıp coşkuyla ilerlediler. Kimi zaman yoruldular elbette, ama manzaraların büyüsü tüm yorgunlukları unutturdu.
"Türkiye'nin doğal güzellikleri karşısında adeta büyülendik" diyor gruptan bir bisikletçi. "Her dönemeçte karşımıza çıkan manzaralar, pedal çevirmenin ötesinde bir deneyim sundu."
Kültürler Arası Köprü
Bu tur sadece fiziksel bir meydan okuma değildi. Yol boyunca karşılaştıkları yerel halkın sıcaklığı, onları en az doğal güzellikler kadar etkiledi. Çay molalarında sohbetler, ortak kahkahalar... Bisikletler adeta kültürler arasında köprü oldu.
Tur organizatörleri, bu tür etkinliklerin bisiklet turizmi için ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. "Türkiye, bisiklet tutkunları için gerçek bir cennet" diye ekliyorlar. "Dünyanın dört bir yanından daha fazla bisikletçiyi ağırlamayı umuyoruz."
Peki ya sonra? Bu unutulmaz deneyim, katılımcıların hafızalarına kazınmış durumda. Belki de en güzeli, her birinin dönerken beraberinde götürdüğü anılar ve yeni dostluklar oldu.