New York'taki BM Genel Merkezi'nde alınan bu kritik karar, aslında uluslararası diplomasinin ne kadar karmaşık olabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi. Güvenlik Konseyi'ndeki 15 üye ülke—evet, hepsi—tam da beklenildiği gibi oy birliğiyle hareket etti. Peki bu ne anlama geliyor?
UNIFIL yani Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü, 1 yıl daha bölgede kalacak. Görevi? Lübnan'ın güney sınırındaki gerilimi azaltmak ve İsrail ile Hizbullah arasında süregelen—ve maalesef hiç bitmeyen—gerginliği kontrol altında tutmak. Aslında bu misyon 1978'den beri devam ediyor, kim bilir kaçıncı uzatma bu?
Peki Ya Değişen Bir Şey Yok Mu?
BM'nin karar metninde öne çıkan bazı noktalar var tabii. Özellikle de Lübnan hükümetinden, barış gücünün hareket özgürlüğünü kısıtlamaması isteniyor. Bu talebin altında yatan sebepleri tahmin etmek zor değil—daha önce yaşanan bazı sorunlar nedeniyle.
Ve evet, biliyorsunuz, bölgedeki gerilim son aylarda iyice tırmandı. İsrail-Hamas savaşının gölgesi Lübnan'a da düşmüş durumda. Hizbullah ve İsrail ordusu arasındaki sınır çatışmaları neredeyse günlük rutin haline geldi. UNIFIL'in varlığı—en azından—daha büyük bir çatışmanın önüne geçmek adına hayati önem taşıyor.
Rusya'nın bile itiraz etmemesi—ki genelde eder—aslında durumun vahametini gösteriyor. Moskova'nın temsilcisi, "Lübnan'daki istikrarın önemini anlıyoruz" derken, bir yandan da BM'nin tarafsızlığını vurgulamayı ihmal etmedi. Diplomasi işte!
Pratikte Ne Değişecek?
UNIFIL, 10.000'den fazla askerle bölgede varlığını sürdürecek. Görevi sadece sınırı gözetlemek değil—aynı zamanda mayın temizleme operasyonlarından, insani yardımlara kadar bir dizi faaliyeti yürütmek. Lübnanlılar için bu gücün varlığı, en azından bir nebze olsun güvence anlamına geliyor.
Ancak şunu da unutmamak lazım: BM barış gücleri bölgede onlarca yıldır var—ve kalıcı barışı sağlamak konusunda hâlâ çok uzaktayız. Belki de sorun, asker sayısında değil, siyasi iradedeki eksikliktedir—kim bilir?
Sonuç olarak, uluslararası toplum Lübnan'a olan desteğini bir yıl daha uzattı. Ancak asıl mesele, bu sürenin nasıl kullanılacağı. Bölgedeki taraflar, bu fırsatı kalıcı çözümler üretmek için kullanacak mı? Yoksa 2025'te aynı tartışmaları tekrar mı yaşayacağız? Cevabı zaman gösterecek.
