Londra’da siyaset sahnesi dün akşam saatlerinde beklenmedik bir gelişmeyle çalkalandı. İngiliz Parlamentosu, İsrail’in Batı Şeria’daki toprakları ilhak etme planlarına yönelik olarak—neredeyse alışılmadık bir şekilde—sert bir kınama kararı aldı. Evet, yanlış duymadınız. Hükümetin karşı çıkmasına rağmen, milletvekilleri adeta isyan bayrağını çekti.
Oylama sonucu gerçekten de şaşırtıcıydı: 274'e karşı 134 oyla. Bu, sadece bir parlamento kararı değil, aynı zamanda İsrail’e yönelik uluslararası tepkinin de bir yansıması oldu. Dışişleri Bakanı Lord David Cameron’ın endişelerine kulak veren oldu mu? Pek sayılmaz. Meclis, hükümetin diplomatik endişelerini bir kenara iterek ahlaki bir duruş sergiledi.
Peki bu karar neyi içeriyor? İsrail’in işgal genişletme planlarının derhal geri çekilmesini talep ediyor. Ayrıca, İngiliz hükümetinden İsrail’e yönelik yaptırım seçeneklerini değerlendirmesi isteniyor. Yani, sözde “yaptırım” kelimesi resmen masaya yatırıldı—ki bu oldukça nadir görülen bir durum.
Diplomasi mi, Pratik Adım mı?
Lord Cameron, kararın “pratikte bir işe yaramayacağını” savundu. Ona göre, bu tür sembolik adımlar barış sürecine zarar verebilir. Fakat milletvekilleri—özellikle de İşçi Partili—tam tersini düşünüyor. Onlara göre, sessiz kalmak artık bir seçenek değil.
“Bu, uluslararası hukukun açık bir ihlalidir” diyorlar. Ve kim bilir—belki de bu karar, diğer ülkeleri de benzer adımlar atmaya teşvik edecek. Zaten Birleşik Krallık’ın bu çıkışı, Batılı müttefikler arasında da ses getirdi.
Sonuç olarak, İngiltere’nin bu hamlesi sadece sembolik değil; aynı zamanda siyasi bir mesaj niteliği taşıyor. Ortadoğu’daki gerilim tırmanırken, Londra’dan yükselen bu ses, belki de daha büyük bir değişimin habercisi olabilir. Kim bilir?
