Heyecan ve gerilimin kol gezdiği uluslararası diplomasi sahnesinde, İran bir kez daha tüm dikkatleri üzerine çekti. Fransa, Almanya ve İngiltere—evet, o eski güçlü Avrupa üçlüsü—ile masaya oturan Tahran yönetimi, bildiğiniz gibi, hiç de yabana atılmayacak konuları tartıştı.
Nükleer program… Ah, o meşhur ve bir o kadar da sivri uçlu mesele. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasser Kanani, yaptığı açıklamada—ki kendisi oldukça net konuşur—bu görüşmelerin ‘yoğun ve ciddi’ bir şekilde sürdüğünü belirtti. Ama işin aslı, Batı’nın yaptırım politikalarına dair keskin eleştiriler de yöneltti. Hani şu ‘baskı ve şantaj’ olarak nitelendirdiği politikalar var ya, işte onlardan bahsetti.
Peki, ne dedi tam olarak? Şunu: "Batılı taraflar, İran’a yönelik yaptırımları kaldırmalı ve nükleer anlaşmaya (JCPOA) dönmek için pratik adımlar atmalı." Oldukça açık, değil mi? Ama burada bir parantez açalım: İran, nükleer programının barışçıl olduğunda ısrar ediyor—her ne kadar uluslararası toplumun bazı üyeleri bu konuda ciddi şüpheler taşısa da.
Görüşmelerde Son Durum: Tıkanıklık Devam Ediyor mu?
Görünen o ki, taraflar arasındaki diplomatik kanallar açık, ancak ilerleme sağlamak—en hafif tabirle—son derece zor. İran, Batı’nın ‘gerçekçi olmayan’ pozisyonları yüzünden müzakerelerin tıkandığını iddia ediyor. Bir yandan da, eğer karşı taraf siyasi irade gösterirse anlaşmaya varılabileceğinin altını çiziyor. Biraz çelişkili gibi görünse de, aslında tipik bir diplomatik dil bu.
Ve işte tam bu noktada, Avrupa’nın üçlüsü ne yapıyor dersiniz? Onlar da—elbette—kendi perspektiflerinden olayı değerlendiriyor. İran’ın nükleer programının barışçıl sınırlar içinde kalmasını istiyorlar, ancak Tahran’ın atması gereken adımlar olduğunu düşünüyorlar. Yani, klasik bir kısır döngü: "Önce sen yap!" "Hayır, önce sen!"
Sonuç olarak, bu görüşmelerden çıkan en net şey, belirsizliğin devam ettiği. Tansiyon yüksek, diyalog sürüyor, ama somut bir ilerleme yok. Uluslararası ilişkilerdeki bu tür gerilimler—maalesef—ani ve beklenmedik kıvılcımlarla alevlenebiliyor. İran meselesi de, küresel gündemdeki yerini korumaya devam edecek gibi görünüyor.