
Dünya, adeta sessiz bir tsunamiyle karşı karşıya. Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSO) son verileri, 31 ülkede kolera vakalarının alarm verici düzeyde arttığını gözler önüne seriyor. Öyle ki, bu yılın ilk beş ayında, geçen yılın tüm yılından daha fazla vaka kayda geçmiş durumda. İşin en vahimi, vakaların yarısından fazlası -inanmak güç- Afrika'da.
DSO Küresel Koleraya Karşı Mücadele Ekibi'nden Dr. Philippe Barboza, durumu 'olağanüstü' olarak nitelendiriyor. "Gerçekten de endişeliyiz," diyor ve ekliyor: "Ancak daha da kötüsü, bu artış eğiliminin devam edecek olması."
Peki Neden Bu Kadar Yayılıyor?
İklim değişikliği derinden hissediliyor. Seller, siklonlar, kuraklıklar... Tüm bu aşırı hava olayları, temiz suya erişimi imkansız hale getirerek hastalığın yayılması için mükemmel bir zemin hazırlıyor. İnsanlar temiz içme suyuna ulaşamadığında, kirli sulara mahkum oluyor ve koleranın pençesine düşüveriyor.
Bir diğer mesele de, dünyanın gözünü kapadığı çatışma bölgeleri. Suriye, Irak, Yemen, Somali... Bu ülkelerdeki insanlar zaten zor koşullarda hayata tutunmaya çalışırken, bir de kolera salgınıyla boğuşmak zorunda kalıyor. Sağlık altyapısının çöktüğü yerlerde hastalıkla mücadele etmek neredeyse imkansız.
Aşı Kıtlığı: Büyük Çelişki
İşin en trajik yanı, aşı üreticilerinin talebe yetişememesi. DSO, geçen yıl üretilen 36 milyon doz aşının neredeyse tamamının harcandığını açıkladı. Bu yıl için hedef 50 milyon doz olsa da, üreticilerin bu sayıya ulaşabileceği şüpheli. Mevcut stoklar tükenmiş durumda. Düşünsenize, ihtiyaç var ama üretim yok. Bu nasıl bir çelişki?
Peki ne yapmak lazım? Uzmanlar, aşıdan önce temel önlemlere dikkat çekiyor: Temiz su, sanitasyon ve hijyen. Yani aslında insanlık olarak halletmemiz gereken en temel meseleler. Kolera, modern dünyanın bir utancı aslında. 19. yüzyıl hastalığının 21. yüzyılda hâlâ can alması, hepimizin yüzleşmesi gereken acı bir gerçek.
Son söz? Küresel bir dayanışmaya ihtiyaç var. Yoksa bu sessiz tsunami, hepimizi vurabilir.