Afrika'nın kalbinde yine karanlık bir gölge dolaşıyor. Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin kuzeybatısındaki Mbandaka kenti ve çevresinde Ebola virüsü adeta bir kabus gibi geri döndü. Resmi rakamlara göre hayatını kaybedenlerin sayısı 35'e ulaşmış durumda - ki bu sadece buzdağının görünen kısmı olabilir.
Dünya Sağlık Örgütü'nün verileri aslında durumun vahametini gözler önüne seriyor. Salgının başlangıcından bu yana 137 şüpheli vaka kayıtlara geçmiş. Bunların 55'i ne yazık ki doğrulanmış durumda. Geri kalanlar ise test sonuçlarını bekleyen, endişeli insanlar.
Sağlık Çalışanları İçin Zorlu Mücadele
Yerel sağlık ekipleri neredeyse imkansız denebilecek koşullarda çalışıyor. Bölgenin altyapı eksiklikleri, temiz suya erişim problemleri ve hijyen malzemelerinin yetersizliği işleri katbekat zorlaştırıyor. Üstelik Ebola kadar tehlikeli bir düşmanla mücadele ediyorlar.
Şöyle düşünün: Bir yanda ölümcül bir virüs, diğer yanda sınırlı kaynaklar. Sağlık çalışanları adeta bir savaşın ortasında kalmış gibi hissetmiyorlar mı? Ellerindeki kısıtlı imkanlarla inanılmaz bir mücadele veriyorlar.
Uluslararası Toplum Harekete Geçti Mi?
Dünya Sağlık Örgütü bölgeye acil müdahale ekibi gönderme kararı aldı - ki bu olumlu bir gelişme. Ancak şu soru akıllarda: Bu yardım yeterli olacak mı? Geçmiş tecrübeler gösteriyor ki Ebola gibi salgınlarda erken müdahale hayati önem taşıyor.
- Bölgede karantina uygulamaları başlatıldı
- Yerel halka hijyen eğitimleri veriliyor
- Uluslararası sağlık kuruluşları alarm durumunda
Fakat işin en can sıkıcı yanı - salgının kontrol altına alınamaması. Her yeni vaka, virüsün yayılma potansiyelini artırıyor. Ve maalesef ölüm sayısı her geçen gün artıyor.
Peki Ya Türkiye'nin Rolü?
Türkiye, Afrika'daki sağlık krizlerine yönelik yardım çalışmalarıyla biliniyor. Acaba bu sefer nasıl bir katkı sağlayacak? Belki de Türk sağlık ekipleri yakın zamanda bölgeye doğru yola çıkacaktır - kim bilir?
Sonuç olarak, Kongo'daki bu salgın sadece bölgesel bir problem olmaktan çıkıp küresel bir tehdit haline gelebilir. Dünya olarak ders almamız gereken çok şey var gibi görünüyor. Unutmayalım ki salgınlar sınır tanımıyor.
