Doğanın kendine has dokusunu taşıyan ve zamanla atıl hale gelen zeytin ağaçları, artık birer sanat eseri olarak yeniden hayat buluyor. Uzun yıllardır marangozlukla uğraşan Hilmi Özen, çürümüş ve kullanılmayan zeytin ağaçlarını toplayarak, onları tamamen el yapımı dekoratif ürünlere dönüştürüyor. Bu süreç, hem doğaya saygıyı hem de geleneksel el işçiliğinin inceliğini bir araya getiriyor.
Klasik Mobilyacılıktan Sanatsal Ahşap İşçiliğine Yolculuk
Hilmi Özen, askerlik sonrası iş ararken, satılık olan bir iş yerini 2000 yılında kendi atölyesi haline getirdi. İlk zamanlar ahşap ürünlerin yaygın olduğu bir sektörde çalışan Özen, zamanla işin mobilya kısmına kaydığını ancak şartların zorlaşması, eleman bulma sıkıntısı ve en önemlisi içindeki tutkunun onu yeniden ahşap işçiliğine yönelttiğini belirtiyor. Yaklaşık 2-3 yıl önce başladığı bu özel yolculukta, özellikle yaylalarda açtığı dükkanda insanların ahşaba olan ilgisini fark etmesi, işi büyütme kararı almasında etkili oldu.
Hiçbir Parça Boşa Gitmiyor: Zeytin Ağacının İkinci Hayatı
Özen, çalışmalarında özellikle zeytin ağacını tercih ediyor. Bu tercihin ardında, ağacın doğal dokusu, dayanıklılığı ve oymaya elverişli güzel desenleri yatıyor. Yaylalardan kendi imkanlarıyla topladığı yaşlı veya yol çalışmaları nedeniyle kesilmiş ağaçları uygun şekilde kurutup işliyor. Atölyesinde, bu değerli ağaçlardan tabaklar, sehpa üstü süs eşyaları ve çeşitli ahşap ürünler üretiyor. İşin en dikkat çeken yanı ise "hiçbir parça boşa gitmesin" anlayışı. Üretimden arta kalan küçük parçaları dahi değerlendirerek kaşık gibi ürünler yapıyor ve sıfır atık prensibini hayata geçiriyor.
Kadınların Ahşap İlgisi ve Alanya'dan Gelen Talep
Hilmi Özen, kadınların ahşap ürünlere gösterdiği ilginin oldukça yüksek olduğunu vurguluyor. Yayladaki dükkana gelen bayan ziyaretçilerin tüm ürünleri incelediğini, hatta Alanya'da da bir dükkan açması yönünde talepler aldığını söylüyor. Özen, bu ilginin kendisi için hem sevdiği işi yapma hem de geçimini sağlama anlamında önemli bir motivasyon kaynağı olduğunu ifade ediyor. Tüm ürünlerini dışarıdan hazır almak yerine, bizzat kendisinin topladığı ağaçlardan üretmesi, çalışmalarının özgünlüğünü ve doğallığını korumasını sağlıyor.
Hilmi Özen'in çabaları, sadece bir mesleki dönüşüm hikayesi değil, aynı zamanda doğal kaynaklara saygı, sürdürülebilirlik ve geleneksel Türk el sanatlarının yaşatılması adına atılmış anlamlı bir adım. Çürümeye terk edilmiş ağaçlar, onun ustalıklı ellerinde, hem estetik hem de işlevsel değeri yüksek eserlere dönüşerek gelecek nesillere aktarılıyor.