Hasankeyf: Dicle'nin Kıyısında Saklı 12 Bin Yıllık Hazine
Hasankeyf: Dicle'nin Kıyısında 12 Bin Yıllık Tarih

Dicle Nehri'nin mavi sularına yaslanmış, tam tamına on iki bin yıllık bir sessizlik... Hasankeyf işte böyle bir yer. Burası sadece taş yığınları değil, medeniyetlerin gelip geçtiği, her köşesinde ayrı bir hikâye saklayan canlı bir tarih kitabı adeta.

Peki bu kadim şehir tam olarak nerede mi? Batman – evet, yanlış duymadınız, ismi kadar ilginç bir şehrin sınırları içinde. Batman'ın güneydoğusunda, Dicle’nin iki yakasına kurulmuş, insanı büyüleyen bir yer Hasankeyf. Coğrafi olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yer alsa da, kültürel anlamda Mezopotamya'nın kalbinde atıyor.

Tarihin Katman Katman İşlendiği Bir Tablo

Hasankeyf denilince akla ilk gelen, kuşkusuz o görkemli kaya blokları ve mağaralar. Aslına bakarsanız, bu mağaralar sadece barınak değil, binlerce yıldır farklı kültürlerin izlerini taşıyan birer zaman kapsülü. Roma'dan Bizans'a, Artuklu'dan Osmanlı'ya kadar sayısız medeniyet bu topraklarda soluklanmış.

Şehrin simgelerinden biri olan Hasankeyf Kalesi, adeta bir kartal yuvası gibi sarp kayalıkların üzerinde yükseliyor. Kaleye tırmanırken hissettiğiniz her taş, size fısıldıyor geçmişi. Ama gelin görün ki, Ilısu Barajı suları altında kalmasıyla birlikte, bu antik mirasın büyük bölümü artık suyun derinliklerinde uyuyor. Tarihle vedalaşmak gerçekten hüzün verici.

Gezginlere Not: Nasıl Gidilir?

Hasankeyf'e ulaşım oldukça kolay. Batman Havalimanı'na indikten sonra yaklaşık 45 dakikalık bir araba yolculuğu sizi bekliyor. Karayolu tercih edenler içinse Batman merkezden kalkan dolmuşlar var – ki bence en otantik yolculuk bu olabilir. Yol boyunca Mezopotamya ovasının eşsiz manzarası eşlik ediyor size.

Gidenler bilir; Hasankeyf'e vardığınızda sizi ilk karşılayan, Dicle üzerindeki o tarihi köprü kalıntıları olacak. Artuklular döneminden kalma bu köprü, bir zamanlar doğu ile batıyı birleştiren önemli bir artermiş. Şimdiyse sadece ayakta kalan kemerleriyle hayal gücünüzü zorluyor.

Kaybolan ve Kurtarılan Miras

Baraj suları yükselmeden önce acilen taşınan eserler arasında Zeynel Bey Türbesi var mesela. Bu anıt mezar, şimdi yeni kültür parkında dimdik ayakta – tarihe saygı duruşu gibi. Ama itiraf etmeliyim ki, orijinal yerinden ayrılmış olması insanda tuhaf bir duygu uyandırıyor.

Hasankeyf sadece bir turistik nokta değil, aynı zamanda arkeologlar için de bir cennet. Her kazıda yeni bir bulgu çıkıyor ortaya. Fakat baraj projesiyle birlikte, henüz keşfedilmemiş daha nice tarihin sulara gömülmüş olması, akademik çevrelerde derin bir üzüntüyle karşılandı.

Sonuç olarak, Hasankeyf binlerce yıllık geçmişiyle sadece Türkiye'nin değil, insanlığın ortak mirası. Gidip görmek, o havayı solumak lazım – tabii artık mümkün olan kısımlarını. Çünkü bazı şeyleri anlatmakla olmuyor, yaşamak gerekiyor.