İbrahim Kalın'ın Heidegger'in Kulübesine Yolculuk Kitabı Çıktı
Kalın'ın Heidegger'in Kulübesine Yolculuk Kitabı

İbrahim Kalın'ın yeni kitabı Heidegger'in Kulübesine Yolculuk, okuyucuları felsefi bir keşif gezisine çıkarıyor. İnsan Yayınları tarafından Saliha Şişman'ın editörlüğünde yayımlanan eser, yazarın 2019 yılında Heidegger'in torunu Arnulf Heidegger ile birlikte gerçekleştirdiği Todtnauberg ziyaretini merkezine alıyor.

Felsefi Bir Yolculuğun Anatomisi

Kitap, Almanya'nın Kara Orman bölgesinde bulunan ve 1922'den itibaren neredeyse yarım asır Heidegger'in felsefesinin şekillendiği meşhur kulübeye yapılan yolculuğu anlatıyor. Bu mekân, yalnızca basit bir yapı olmanın ötesinde, düşüncenin filizlendiği ve filozofun yaşamında başrol oynayan bir alan olarak karşımıza çıkıyor.

Eser, modern dünyanın unuttuğu düşünme eylemini hatırlatmayı amaçlıyor. Kalın, kulübeye yapılan ziyareti salt bir inceleme gezisinden ziyade, varlık karşısındaki sessiz duruşun ve derin tefekkürün bir göstergesi olarak ele alıyor.

Sessizliğin Felsefesi ve Varoluş

Yazar, Heidegger'in Düşünmek, sessizce dinlemektir sözünden hareketle, çağımızın gürültüsüne karşı sessizliği bir yöntem olarak öneriyor. Modern hayatta düşüncenin anlama çabasından çok veri işleme etkinliğine dönüştüğünü vurgulayan Kalın, bu durumun insanın varlıkla kurduğu bağı kopardığını ifade ediyor.

Kitapta dikkat çeken önemli kavramlardan biri de sahip olmak ile sahip çıkmak arasındaki fark. Kalın'a göre varlığı anlama çabası, ona sahip olarak değil, ona komşu olarak mümkün. Bu durumu Peygamber Efendimizin sahabesi ile olan ilişkisi üzerinden açıklayan yazar, sahabe kelimesinin hem dostluk hem de hakikatin elçisine yakın olmak ve sahip çıkmak anlamlarını taşıdığını belirtiyor.

Doğu ve Batı Düşüncesinin Buluşması

Eserin özgün yanlarından biri, Heidegger'in düşüncesinin Doğu'nun sezgisel geleneğiyle birlikte ele alınması. Yazar, Heidegger'in dünyada ikamet etmek kavramını Yunus Emre, Nesimî ve Âşık Veysel'in varlıkla bütünleşme anlayışıyla yan yana getiriyor. Bu yaklaşım, kitabın felsefi sınırlarını genişleterek düşünceyle sezgiyi, kavramla duyguyu buluşturuyor.

Modernliğe yönelik eleştiriler de eserde geniş yer buluyor. Heidegger'in Tekniğe İlişkin Soruşturma metninden esinle, modern insanın dünyayı kullanılabilir kaynak olarak gördüğü hatırlatılıyor. Hız çağında insanın varlığa bakışının yüzeyselleştiği, anlamın yerini işlevselliğe bıraktığı vurgulanıyor.

Kalın'ın eseri, okuyucuyu kendi iç dünyası ve varlık hakkında düşünmeye davet eden, modern zamanın unuttuğu değerleri hatırlatan önemli bir çalışma olarak öne çıkıyor.