Ali Erbaş'tan Tarihi Mesaj: Malazgirt ve Büyük Taarruz'un Ruhu Diriliyor!
Ali Erbaş'tan Malazgirt ve Büyük Taarruz Paylaşımı

Tam da bugün, o müthiş tarihin üzerinden 953 yıl geçti. Kim düşünürdü ki, bir Cuma günü kılınan o huşu dolu namazın ardından tarihin seyri değişecek? Sultan Alparslan'ın ordusuna verdiği o meşhur hutbe, sadece bir motivasyon konuşması değil, bir milletin kaderini yeniden yazma kararlılığıydı adeta.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, işte bu ruhu sosyal medya hesabından paylaştığı mesajla yeniden hatırlattı. Malazgirt'te kazanılan zaferin, sadece bir toprak parçasının ele geçirilmesi olmadığını, aksine Anadolu'nun kapılarını sonsuza kadar Türklere açan bir anahtar olduğunu vurguladı. Peki ya 102 yıl önceki o Büyük Taarruz? Onun ruhu da aynı değil miydi?

İki Zafer, Tek Millet: Tarih Nasıl da Tekerrür Ediyor!

Erbaş'ın paylaşımındaki şu cümleler insanı alıp götürüyor: "Bizler için 26 Ağustos 1071, Anadolu'ya geldiğimiz, yurt edindiğimiz, vatan bildiğimiz topraklara adımımızı attığımız gündür." Sanki her kelimesinde o günün tozu, dumanı var. Sonra devam ediyor: "26 Ağustos 1922 ise, vatanımızı işgalden kurtarıp bağımsızlığımızı taçlandırdığımız, istiklalimizi tüm dünyaya ilan ettiğimiz gündür." İki cümle, iki devasa tarihi olayı özetliyor aslında.

Bu paylaşım, sadece bir 'anma' mesajı olmanın çok ötesinde. Adeta bir dirilişin, şahlanışın ve milli iradenin yeniden haykırılışı. İnsan düşünmeden edemiyor – acaba bugünkü nesil, o günlerin heyecanını, o ruhu hissedebiliyor mu?

Tarih Bilinci ve Milli Şuur: Neden Hala Önemli?

Erbaş'ın mesajının belki de en can alıcı noktası, bu zaferlerin sadece geçmişte kalmış hadiseler olmadığını, bugünkü milli kimliğimizin ve bağımsızlığımızın temel taşları olduğunu vurgulaması. Şöyle diyor: "Bu zaferler, milletimizin hafızasında her daim tazedir ve bundan sonra da taze kalacaktır." Bu sadece bir temenni değil, adeta bir söz verme gibi.

Paylaşımında ayrıca, Malazgirt Zaferi'nin 953. yıl dönümü ve Büyük Taarruz'un 102. yıl dönümünü kutlayarak, bu vesileyle başta Sultan Alparslan ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm şehit ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla andı. Bu anma, sadece bir formalite değil, köklerimize duyduğumuz saygının bir ifadesi aslında.

Sonuç olarak, Ali Erbaş'ın bu anlamlı paylaşımı, sadece geçmişi hatırlamakla kalmıyor, aynı zamanda geleceğe dair de bir ufuk sunuyor. Tarihten ders almanın ve o ruha sahip çıkmanın önemini bir kez daha hatırlatıyor. Belki de hepimizin kendisine sorması gereken soru şu: Biz, o ruhu yaşatabiliyor muyuz?