Tam da bugünlerde, uluslararası diplomasi koridorlarında fısıltılar dolaşırken, Ankara'dan çok net bir mesaj yükseldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ağzından dökülen her bir kelime, adeta bir çelik iradeyi yansıtıyordu. Meclis'teki o tarihi konuşma, herkesi bir kez daha kendine getirdi.
Şunu anlamak lazım: Bu topraklar, sadece birer karış toprak değil. Burada atılan her adım, şehit kanlarıyla yoğrulmuş bir tarihin ta kendisi. Ve bizler—evet, bizler—bu mirası korumakla mükellefiz. Hiç kimse, ama hiç kimse, bunun aksini düşünmesin.
Uluslararası Arenada Türkiye'nin Duruşu
Dış politikada son dönemde yaşanan gelişmeler, aslında her şeyi anlatmaya yetiyor. Bazı çevreler—kim olduklarını siz de tahmin edersiniz—Türkiye'nin toprak bütünlüğü konusunda adeta bir hayal dünyasında yaşıyor. Ama gerçekler, onların hayallerinden çok daha sert.
Cumhurbaşkanı'nın da altını çizdiği gibi, 'Türkiye, hiçbir zaman masadan kalkmaz, ama masaya oturduğunda da kimseye boyun eğmez.' Bu, boş bir laf değil. Tarih, bunun sayısız örnekleriyle dolu.
- Egemenlik, pazarlık konusu yapılamaz.
- Diplomasi, güçlü olanın dilidir.
- Ve Türkiye, her zaman güçlü olan taraf olacaktır.
Belki de bazıları unuttu—ya da unutmak istedi—ama bu millet, vatan toprağı için neleri göze alabileceğini geçmişte defalarca gösterdi. Bugün de aynı ruh, aynı kararlılık var.
Sonuç Olarak: Kimse Şüphe Duymasın
Şu kadarı çok açık: Ankara'nın bu konudaki tavrı, net ve şeffaf. Kimse topraklarımız üzerinde gizli planlar peşinde koşmasın. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dediği gibi, 'Bu vatan, bizimdir ve bizim kalacak.'
Peki, bundan sonra ne olacak? Diplomasi trafiği yoğunlaşacak, görüşmeler devam edecek. Ama Türkiye, her zaman olduğu gibi, masaya güçlü bir şekilde oturacak. Son sözü de her zaman o söyleyecek.
