
Birleşmiş Milletler, adeta nefesini tutmuş durumda. Kıbrıs'ta son günlerde artan askeri hareketlilik, uluslararası diplomasi sahnesinde ciddi bir tedirginlik yarattı. BM Sözcüsü Stephane Dujarric'in dudaklarından dökülen o çarpıcı ifade: "Durumu dikkatle izliyoruz." Bu, diplomatik dilde sıradan bir 'biz buradayız' mesajı değil; aksine, oldukça güçlü ve endişe dolu bir uyarı.
Peki ne oluyor da BM böylesine keskin bir dil kullanma ihtiyacı hissediyor? İşin kökeninde, Kıbrıs'ın kuzeyine yönelik gerçekleştirilen askeri takviyeler yatıyor. Dujarric, gazetecilerin sert sorularına verdiği yanıtta, taraflara çağrıda bulunarak "istikrarsızlaştırıcı hamlelerden kaçınmalarını" istedi. Bu ifade, aslında her şeyi özetler nitelikte.
Barış Süreci Yeniden Mi Raydan Çıkıyor?
Ortada somut bir tehdit var mı yoksa bu bir güç gösterisinden mi ibaret? BM yetkilileri, mevcut durumun iki toplumlu, iki bölgeli federal çözüm umutlarını daha da zayıflattığının altını çiziyor. Zaten kırılgan olan siyasi atmosfer, bir anda daha da gerildi. Kimilerine göre bu, sadece rutin bir takviye; kimilerine göreyse bölgedeki statükoyu değiştirebilecek ciddi bir adım.
Dujarric'in sözlerinin arka planında yatan gerçek şu: Uluslararası hukuk ve Kıbrıs'a dair alınmış sayısız BM kararı, adadaki askeri varlığın azaltılmasını öngörüyor. Son gelişmeler ise bu yöndeki tüm çabaları baltalayacak nitelikte. BM'nin 'dikkatle izleme' kararı, aslında bir nevi 'kırmızı çizgi' ihlali beklentisi. Herhangi bir yanlış hamle, yeni bir diplomatik krizi tetikleyebilir.
Peki Ya Sonra? Sessizlik ve Belirsizlik...
BM'nin bu tutumu, Kıbrıs sorununun çözümünde bir dönüm noktası olabilir mi? Cevap, şimdilik belirsiz. Fakat bir şey çok açık: Uluslararası toplumun gözü, adadaki her bir hareketliliğin üzerinde. Taraflar, bir sonraki adımlarını atarken iki kere düşünmek zorunda. Çünkü artık sadece birbirlerini değil, New York'taki BM merkezini de hesaba katmaları gerekiyor. Bu sessiz izleyiş, belki de şimdiye kadarki en yüksek alarm seviyesi.