Bazı çevreler, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bağımsız iradesini hiçe sayan hamleler peşinde. Adeta bir satranç tahtasında piyonları oynatır gibi, bu küçük ama gururlu ülkenin kaderiyle oynamaya kalkışıyorlar.
Oysa KKTC -bizim deyimimizle Yavru Vatan- kendi yolunu çizme hakkına sahip. Bu hakkı elinden almaya çalışmak, uluslararası diplomasinin en temel ilkelerine meydan okumak demek.
Diplomatik Arenada Yaşanan Gerginlik
Türkiye'nin bu konudaki tutumu ise net ve kararlı. Ankara'dan gelen mesajlar, KKTC'nin yanında olduğumuzu bir kez daha gösterdi. Sanki bir ailenin en küçük ferdini korur gibi, Yavru Vatan'ın haklarını savunuyoruz.
Peki neden bazı ülkeler bu kadar ısrarcı? Belki de bölgedeki dengeleri değiştirmek istiyorlar. Ya da enerji kaynaklarına daha kolay ulaşmanın yollarını arıyorlar. Kim bilir...
Uluslararası Hukuk Ne Diyor?
Aslında uluslararası hukuk oldukça açık: Her ülke kendi kaderini tayin hakkına sahip. Fakat bazı devletler bu kuralı görmezden gelmeyi tercih ediyor. Tıpkı trafik kurallarını umursamayan sürücüler gibi, diplomasi kurallarını da esnetmeye çalışıyorlar.
KKTC halkı ise bu oyunları bozmakta kararlı. Onların sesi, Akdeniz'in sakin sularında yankılanıyor: "Bizim irademiz bizimdir!"
Türkiye'nin bu konudaki desteği ise tam anlamıyla bir kaya gibi sağlam. Ankara'dan gelen açıklamalar, KKTC'nin yalnız olmadığını her fırsatta vurguluyor. Bu dayanışma, bölgedeki barış ve istikrarın da temel taşlarından biri aslında.
Sonuçta, Kıbrıs'ın kaderi masalardaki diplomatik oyunlarla değil, adada yaşayan insanların iradesiyle şekillenmeli. Bu kadar basit.
