
Telefonun diğer ucundaki ses tanıdıktı - hem de çok tanıdık. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la yaptığı o kritik görüşmede kelimelerin ötesine geçen bir minnet duygusuyla doluydu adeta.
Kim derdi ki bir telefon konuşması bu kadar şey anlatabilir? Tatar'ın Erdoğan'a ilettiği teşekkürler, basit bir nezaketin çok ötesinde, derin bir stratejik ortaklığın yansımasıydı. İki lider arasındaki bu sıcak diyalog, Kıbrıs'ın geleceği için adeta bir yol haritası çiziyordu.
Dostluk Köprüleri ve Jeopolitik Satranç
Görüşmede Tatar'ın vurguladığı noktalar oldukça dikkat çekiciydi. Türkiye'nin KKTC'ye verdiği desteğin -hem siyasi hem de ekonomik anlamda- ne denli hayati olduğunu özellikle belirtti. Sanki bir satranç tahtasında iki usta oyuncu, hamlelerini koordine ediyordu.
Ve işte tam bu noktada, Tatar'ın sözleri tarihi bir gerçeği bir kez daha hatırlattı: "Yalnız değiliz." Bu üç kelime, onlarca yıldır süren mücadelenin özünü özetliyordu aslında.
Diplomasinin İnce Dokunuşları
Görüşmenin en çarpıcı yanlarından biri de -belki fark etmediniz- Tatar'ın Erdoğan'ın vizyoner liderliğine yaptığı vurguydu. Bu sadece bir nezaket ifadesi değil, aynı zamanda bölgesel dengeleri de gözeten stratejik bir yaklaşımdı.
Kıbrıs meselesi denilince akla hep karmaşık diplomasi trafiği gelir ama bazen en basit iletişim kanalları en etkilileri olabiliyor. Bu telefon görüşmesi de bunun kanıtıydı adeta.
Peki ya sonra? İki liderin yolları tekrar kesişecek mi? Görünen o ki bu görüşme, daha büyük bir işbirliğinin sadece başlangıcı. Tatar'ın samimi teşekkürleri, gelecek adımların habercisi gibiydi çünkü.
Sonuç olarak, bu telefon diplomasisi bize gösterdi ki ada siyasetinde yeni bir sayfa açılıyor. Ve bu sayfada Türkiye ile KKTC'nin imzası her zamankinden daha belirgin görünüyor.