İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı iştirak şirketlerinden Ağaç A.Ş.'de ortaya çıkan rüşvet skandalı, seçim dönemlerinde propaganda faaliyetlerine nasıl kaynak sağlandığını gözler önüne serdi. Hazırlanan iddianame, şirket yöneticilerinin müteahhitlerden düzenli olarak rüşvet talep ettiğini ve bu paraların siyasi amaçlarla kullanıldığını belgeledi.
Rüşvet Sisteminin İşleyişi
2019 yılında Ağaç A.Ş. Genel Müdürlüğü'ne atanan Ali Sukas ve yönetici Ümit Polat'ın, şirketle iş yapan müteahhitlerden yaptıkları işlerle orantılı olarak rüşvet talep ettiği ortaya çıktı. İddianamede yer alan bilgilere göre, suç örgütüne finansal destek sağlamak amacıyla hazırlanan sistemde, müteahhitlerden ne kadar rüşvet talep edileceğine dair özel bir liste bile oluşturulmuş.
Müteahhitlerin, Sukas'ın kasası olarak bilinen Hüsnü Yüksel Tunar'a yönlendirildiği belirtilen iddianamede, hediye kartları, alışveriş kartları ve nakit para şeklinde taleplerde bulunulduğu ifade edildi. Toplanan bu kaynakların ise "İmamoğlu Suç Örgütü" tarafından kullanıldığı öne sürüldü.
Seçim Desteği İçin Baskı
İddianamede dikkat çeken en önemli detaylardan biri, Ali Sukas'ın rüşvet taleplerini meşrulaştırmak için kullandığı ifadeler oldu. Sukas'ın, "Bizi yukarıdan sıkıştırıyorlar, Ertan Yıldız talep ediyor, seçim desteği için" şeklinde açıklamalar yaptığı belgelendi. Bu sözler, rüşvet sisteminin üst yönetim tarafından bilindiği ve seçim çalışmalarına kaynak sağlamak amacıyla organize edildiği iddialarını güçlendirdi.
Yöneticilerin, müteahhitlere yönelik baskı uygulayarak düzenli bir rüşvet mekanizması oluşturduğu ve bu yolla toplanan paraların siyasi propaganda faaliyetlerinde kullanıldığı iddia edildi. Sistemin, şirketle iş yapan tüm müteahhitleri kapsayacak şekilde organize edildiği anlaşıldı.
Yargı Süreci ve Olası Sonuçlar
Hazırlanan iddianame ile birlikte Ali Sukas ve ekibinin yargılanma süreci resmen başlamış oldu. Belgede yer alan detaylar, yerel yönetimlere bağlı iştirak şirketlerindeki denetim mekanizmalarının yetersizliğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Olayın siyasi boyutunun yanı sıra, 18 Kasım 2025 tarihli iddianamenin benzer yapılanmaların ortaya çıkarılması için emsal teşkil edebileceği değerlendiriliyor. Sürecin, yerel yönetimlerdeki şeffaflık ve hesap verilebilirlik standartlarının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koyduğu ifade ediliyor.
İstanbul'da yerel yönetimlere bağlı şirketlerin işleyişi ve denetimi konusunda yeni düzenlemeler getirilmesi beklenirken, davadan çıkacak sonucun siyasi arenada da önemli yankılar uyandırması bekleniyor.